Page 290 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 290

292                                                                                      BEDİÜZZAMAN   SAİD   NURSİ


          tekâsül göstermesine binâen dedim: Namazdan sonraki Tesbihatlar, Tari-
          kat-ı Muhammediye'dir (A.S.M.) ve Velâyet-i Ahmediyenin (A.S.M.) bir
          Evradıdır. O noktadan ehemmiyeti büyüktür. Sonra, bu Kelimenin Haki-
          katı böyle inkişaf etti:

              Nasıl ki, Risalete inkılâb eden Velâyet-i Ahmediye, bütün Velâyet-
          lerin fevkındedir; öyle de, o Velâyetin Tarîkatı ve o Velâyet-i Kübrâ'nın
          Evrad-ı Mahsusası olan Namazın akabindeki Tesbihat, o derece sâir Tari-
          katların ve Evradların fevkındedir. Bu Sır dahi şöyle inkişaf etti:

              Nasıl Zikir Dairesinde bir Meclisde veyahut Hatme-i Nakşiyede bir
          Mescidde birbiriyle alâkadar hey'et-i mecmuada nûrani bir vaziyet hisse-

          diliyor. Kalbi hüşyar bir Zât, Namazdan sonra  للّا ناحبس ۞  للّا  َ ٰ  ا   ن      حبس
                                                      ٰ َ َ ْ ُ
                                                                          َ ْ ُ
          deyip Tesbihi çekerken, o Dâire-i Zikrin Reisi olan Zât-ı Ahmediyenin
          (A.S.M.) müvacehesinde, yüz milyon, Tesbih elinde çektiklerini mânen
                                                    ۞
          hisseder; o Azamet ve Ulviyetle  للّا    ناحب   س   للّا   نا   حبس ۞  للّا      ناحب   س
                                                                    ٰ
                                                          َ
                                         ٰ
                                                       ٰ
                                                                       َ َ
                                                  ُ ْ
                                                                             ُ ْ
                                            َ َ
                                                            َ ْ ُ
                                                  ِ ِ
                                                               ِ ِ

                                                  للّ
          der. Sonra o Serzâkirin Emr-i Mânevîsiyle       دم   حْلا ۞    دمحْلا dediği

                                                               للّ
                                                                ٰ
                                                   ٰ
                                                        َ ُ ْ
                                                                  ُ ْ َ
          vakit,  o  Halka-i  Zikrin  ve  o  çok  geniş  bulunan  Hatme-i  Ahmediyenin
                                                   ِ ِ
                                                                ِ ِ

                                                               للّ
                                                   للّ

          (A.S.M.) Dairesinde yüz milyon Müridlerin   د   محْلا ۞   د   مح  ا   ْل  ların-


                                                                    ْ َ ُ ٰ
                                                        ْ َ ُ ٰ
                                                           ِ ِ

                                                           للّ
          dan tezahür eden azametli bir Hamdi düşünüp içinde    د   محْلا  ile iştirak
                                                                ْ َ ُ ٰ

          eder.     Ve    hakezâ     بْك      َا    للَّا ۞  ْكَا    َا   للّ      ve    Duadan     sonra
                                             ب
                                َ      ُ ٰ   ُ َ     ُ ٰ
                                       َ   ا ۞
                                       ٓ ِ
                  ِ
                       ٓ ِ
                     ٰ
                       َ

                               للّا
              للّا  َّلاا  هلا  لا ۞      َّلا ِ   ا هل ٰ   لا    للّا    َّلا    ِ   ا ه  ٓ ِ    َلا     ا ٰل    otuzüç defa o Tarikat-
                    َ
             ُ ٰ
                                            ُ ٰ
                                    َ
                             ُ ٰ
                                                   َ
          ı Ahmediyenin (A.S.M.) Halka-i Zikrinde ve Hatme-i Kübrâsında sâbık
          mânâ ile o İhvan-ı Tarîkatı nazara alıp, o halkanın Ser-Zâkiri olan Zât-ı
          Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm'a müteveccih olup
                     ِ
                                                               ِ
                                              ِ
                       للّا ل  و َ    سر    ي  ا   ك   يَل َ ْ َ َ َ     م   ع    ٰلاس    ف      َا   ْل    فْل   َا و       ٰلا   ة   ص    ف      َا   ْل    ف    َا   ْل
                      ٰ
                                                                    ُ
                                                   ُ
                                                       َ
                                           َ
                                                            َ
                            ُ
   285   286   287   288   289   290   291   292   293   294   295