Page 7 - BİLGE ÇINAR FULL son.cdr
P. 7
ÇınART ÇOCUKLAR İÇİN SAHNE TOZU ÇOCUKLAR İÇİN SAHNE TOZU ÇınART
Hakkâri ili, Yüksekova ilçesinde başlayan sınıf öğretmenliği hayatımda birinci yılımı henüz Ancak Hilal'i sahneye çıkma konusunda ikna
tamamlamıştım. Tam bir yıl bile olmamıştı hatta yaz tatilindeydik. 2003 yazının sıcak bir ağustos etmenin çok zor olacağı konusunda birleşiyordu
günüydü. Dört arkadaş Orhangazi'den yola çıkıp Gemlik tarafından başlayıp Yalova istikametinden ortaokul öğretmenlerimiz. Hilal kendi halinde,
Orhangazi'ye dönecektik. Armutlu civarındaki koylarda Marmara'nın en duru sularının keyfini çıkarıp sessiz; sorulursa cevap veren, çok da aktif olmayan
serinleyecektik. Sabah planladığımız gibi düştük yollara Gemlik Körfezi'nden. Serin sularda kulaçlar attık. öğrencilerimizdendi. Bu nedenle seyirci karşısına
Esenköy, Çınarcık yolundan dönüşümüz başladı. Kocadere köyünü geçerken tam okulun önünde durdu çıkıp bir tiyatro oyununda rol almak istemeyeceğini
arabayı kullanan arkadaşım Sinan. Kocadere'de okul bahçe kapısının sağında bir çeşme vardı eskiden. düşünüyordu arkadaşlarım. Haklı da çıktılar.
Sinan da “Bir su içelim arkadaşlar, yüzümüzü yıkayalım.” dedi. Hep beraber inerek elimizi, yüzümüzü buz
gibi suyla yıkadık, kana kana içtik suyumuzu. Çeşmenin üstündeki ıhlamur okul bahçesindeydi. Çocukluk Hilal ilk konuşmamızda belli belirsiz ses
arkadaşım Ömer de Van Erciş'te sınıf öğretmeniydi benim gibi. “Kardeşim bahçesinde böyle ıhlamurlar tonuyla “Ben çıkmam, istemem öğretmenim.”
olan okullarda çalışmak bize de nasip olur mu?” diye sordu. “Kısmet, Ömer Hocam; ıhlamur olmasa da bu demişti. İstemediğini söylerken bile sesi titriyordu.
çeşmeden su içmeye geliriz yazları.” diyerek devam ettik yolumuza. Daha önce hiç konuşmadığı, dersine bile girmeyen
bir öğretmen ondan tiyatro oyununda görev
Dünya Tiyatro günümüz kutlu olsun karşılamak gerekirdi. Ben de o gün ısrar etmesem de
almasını istemişti. Bu heyecanı da normal
teklifimi bir kez daha yineleyerek şansımı bir kez
daha deneyecektim. İyi ki de denemişim. Aradan bir
hafta geçmişti. Bahçede nöbetçi olduğum bir gün
Hilal'i gördüm. Tekrar konuşup oyunumuzdan bahsettiğimde “Tamam öğretmenim, bir deneyeyim.” dedi.
Belki de kendi sınıfından yakın olduğu arkadaşlarının da ekibe dahil olduğunu görünce katılmak istemişti.
Nedeninin benim için hiçbir önemi yoktu. Kabul etmişti ya, yeterliydi. Ekibimiz tamamdı artık.
“Sahne!” deme zamanı gelmişti bizim için. 23 Nisan akşamı Kocadere İlköğretim Okulunun klasik
haline gelen gece programının sonunda oyunumuzu sahneleyecektik. Programdaki akış tamamlanmış sıra
“Mahallenin Muhtarları”na gelmişti. Hepimiz hazırdık. Benim, kimse görmeden son bir küçük bir dokunuş
Aradan üç yıla yakın zaman geçti. Sanki o körfez turunda içimize doğmuş gibi, 2005 yılı Eylül'ünde
Kocadere'ye atandım. O mis kokulu ıhlamurdan da buz gibi sudan da tattım diğer öğretmenlerimiz gibi. Altı yapmam gerekiyordu Hilal'e. Arap Bacı'ydı nihayetinde. İsmine layık olmalıydı. Siyah ayakkabı boyasıyla
yıl boyunca Kocadere'nin meşhur elmasını da bol bol yedim. Geçirdiğim altı yıl çok özel oldu benim için. simsiyah boyamıştım herkes yerini almadan. Kendisi
Elmadan da ıhlamurdan da çok daha hoş tat bırakansa bir öğrencimin hayat serüvenindeki yolculuğuydu. bile yabancıydı kendine artık. Sahne sırası geldiğinde
dekorun arkasından sesi geliyordu önce “Huuuu
Hilal… hanımışıııı!” repliğini atıp sahneye girdiği anda kahkaha
Hilal, benim öğrencim değildi aslında. O sene ortaokul yedinci sınıftaydı. O yıllarda ilköğretim tufanı kopmuştu seyirciler arasında. Arkasından çok
okulu olduğumuz için ilkokul ve ortaokul olarak bir aradaydık. Okula giriş çıkış saatlerimiz, tene üs güçlü bir alkış. Sahneye adımını atar atmaz gelen bu
saatlerimiz aynıydı. Aynı kantini, aynı bahçeyi kullanıyorduk. Hilal'i sık sık antrakt alkışı çok az oyuncuya nasip olur derler. Hilal'e
görüyordum. Her sene olduğu gibi o sene de öğrencilerle bir tiyatro oyunu çıkarmak niyetindeydim. de nasip olmuştu o an. Sahnesi bitip kulise
Sahnelemeyi düşündüğüm oyun, Geleneksel Türk Tiyatrosu'nun önemli eserlerinden Kanlı Nigar'ın değişik döndüğünde “Çok güldüler hocam.” dedi. “Çok iyi
bir uyarlamasıydı. Bir nevi Karagöz-Hacivat, Kavuklu-Pişekar hikayesi. Bu oyunu, İmparatorun Yeni oynadın sen de ama.” dedim. Oyunumuzun finalinden
Elbiseleri (Kral Çıplak) klasiğiyle birleştirerek “Mahallenin Muhtarları” isimli oyunu uyarlamıştım. sonra selamlamada da seyirci tüm kadronun hakkını
vermişti. Çok eğlendiğimiz, seyircinin çok beğendiği bir
Kanlı Nigar'ın kızı Bedide'nin dadısı Arap Bacı rolü için Hilal tam biçilmiş kaftandı. Yüzündeki simsiyah oyun olmuştu. Hatta başka bir okula turneye bile
boyayla “Huuu hanımışııı!” diye sahneye girişinde seyircinin vereceği reaksiyondan o kadar emindim ki… gitmiştik.
6 7