Page 11 - Pastil Kadın Özel
P. 11
Simone de Beauvoir 9 Ocak 1908 tarihinde, Jean
Paul Sartre ise 21 Haziran 1905 tarihinde Paris’de
doğdular. Her ikisi de burjuva ailelerden geliyordu ve
onlar bu değerlerin isyancısı olmayı seçtiler. Ne kadar
da cesurca! Kesişme noktalarının bu denli çokluğu
mu onları bir araya getirmişti ya da onları bir arada
elli yıl tutabilmişti? Bu sorunun yanıtı ilişkilerinin
temelinde yatıyordu aslında. Son kesişmeleri ise
aynı ayın ardışık günlerinde onları yakalayacaktı.
Sartre ömrünün son yıllarını hastalıklarından dolayı
başkalarına bağımlı geçirir. Gözleri görmez olur,
şeker hastasıdır ve yarı yarıya da felçli sürdürmeye
çalışırken yaşamını şöyle der: “Durum böyle ve
düzeltmek için elimden hiçbir şey gelmiyor, öyleyse
üzülmek için de bir neden yok.”
15 Nisan 1980 tarihinde öldüğünde saat akşam
21.00’dir. Beauvoir ve dostları onu sabah beşe kadar
yalnız bırakmazlar. Ayrılık zamanı geldiğinde
Beauvoir, Sartre ile yalnız kalmak istediğini söyler
ve kangren olmasına aldırmaksızın yanına uzanır
ve uyur. Sartre’ın isteği yakılmaktır. Külleri,
Montparnasse mezarlığına gömülür.
Beauvoir bu ayrılığın hemen ardından zatürre olur
ve bir yıl sonra Sartre’ın son on yılını anlatan, “Veda
Töreni” adlı kitabını yazar. Kitabı “Sartre’ı sevmiş,
sevenlere ve sevecek olanlara” ithaf eder. “Veda
Töreni” ikisinin söyleşilerinden oluşan bir “Aşk
Belgeseli” olarak nitelendirilir.
Simone de Beauvoir ömrünün geri kalanını, Sartre’ın
mezarına bakan evinde geçirir ve altı yıl sonra, 14
Nisan 1986 yılında sevgilisinin yanı başında gözlerini
bu dünyaya kapar. Onun da isteği yakılmaktır ve
Sartre’ın yanı başına küllerinin gömülmesidir.
Onlar toplum yargılarına karşı gelip “Özgürlük” ile
“Bağlılık” arasındaki o akıllı dengeyi kurabilmeyi
başarmışlardı. Bu cesur çift bu yüzdendir ki yıllarca
hafızalarda yer etmiştir.
Selvinaz Aldemir
10 | kadın