Page 38 - Hayata Dair | Sayı 63 / 2024
P. 38
Sağlık
Bağırsak Mikrobiyatamız
Davranışlarımızı Etkiler
Bağırsak mikrobiyotası, hayvan
ve insan davranışlarını birkaç
yoldan etkileyebilmektedir. Bilişsel
fonksiyonlarda, hafızalarda, stres
yönetiminde, anksiyete ve sosyal
davranışlarda değişikliklere neden
olabilmektedir.
Özellikle serotonin gibi nörohormonlar,
bağırsak hücreleri tarafından üretilir
ve ruh hâli, anksiyete ve stres
yönetiminde önemli bir rol oynar.
Bağırsak mikrobiyotası dengeli
olduğunda, serotonin üretimi düzenli
bir şekilde sağlanır ve bu, bireyin
daha sakin ve dengeli bir ruh hâli
sürdürmesine katkı sağlar. Ancak
mikrobiyotadaki bozulmalar serotonin
ve diğer nörohormonların üretimini
olumsuz etkileyebilir, bu da depresyon,
kaygı bozukluğu ve davranış
değişikliklerine yol açabilir.
Nörohormonlar aynı zamanda yeme
davranışlarımızı da etkiler. Bağırsaktaki
mikroorganizmalar, iştahı kontrol
eden leptin ve ghrelin gibi hormonların
üretimini düzenler. Sağlıklı bir bağırsak
mikrobiyotası, bu hormonların dengeli
bir şekilde salgılanmasını sağlayarak
bireyin açlık-tokluk sinyallerini doğru
algılamasını ve dengeli bir beslenme
alışkanlığı sürdürmesini sağlar.
Ancak mikrobiyota dengesizliği,
nörohormonların işlevini bozarak aşırı
yeme, duygusal yeme veya düzensiz
beslenme davranışlarına yol açabilir.
Dolayısıyla, bağırsak mikrobiyotası ve
nörohormonlar arasındaki etkileşim
hem ruh hâli hem de yeme davranışları
üzerinde derin etkiler yaratır.
O Hâlde Duygusal Yemeleriniz Zayıf
Bağırsak Mikrobiyatası Olabilir mi?
Bağırsak-beyin ekseni, bağırsaklarda
yaşayan trilyonlarca mikroorganizma
ile merkezi sinir sistemi arasında sürekli
bir iletişim sağlar. Sağlıklı bir bağırsak
mikrobiyotası, serotonin gibi ruh hâli
düzenleyici nörotransmitterlerin
üretimini destekleyerek duygusal
dengeyi korur. Ancak bağırsaktaki
mikrobiyal denge bozulduğunda,
bu kimyasal süreçler aksar ve stres,
kaygı gibi olumsuz duygular daha
sık yaşanabilir. Bu durum, bireylerin
duygusal rahatlama için yiyeceklere
yönelme eğilimini artırabilir.
Mikrobiyota dengesizlikleri, iştah düzenleyici hormonlar olan leptin ve ghrelin
üzerinde de etkili olabilir. Bu hormonlar, tokluk ve açlık hissini kontrol eden
temel düzenleyicilerdir ve bağırsak bakterileri tarafından desteklenir. Sağlıklı bir
mikrobiyota, leptin duyarlılığını artırarak bireyin tokluk hissini doğru algılamasına
yardımcı olur. Ancak bağırsak mikrobiyotasının zayıflamasıyla bu hormonların
işleyişi bozulabilir. Birey açlık sinyallerini kontrol etmekte zorlanabilir ve stresli ya
da duygusal anlarda yiyeceklere daha fazla yönelmeye başlayabilir. Bu nedenle,
yeme davranışındaki dengesizlikler, zayıf bağırsak sağlığının bir sonucu olarak
ortaya çıkabilir.
Duygusal yeme davranışlarının tetiklenmesinde mikrobiyota, stresle başa çıkma
mekanizmalarını da etkiler. Bağırsaklar, stres hormonu kortizolün seviyelerini
düzenleyen önemli bir role sahiptir ve bağırsak mikrobiyotasındaki bozulmalar,
kortizol seviyelerinde artışa neden olabilir. Artan kortizol düzeyi, rahatlatıcı
ve hızlı enerji sağlayan yiyeceklere yönelmeyi teşvik eder. Dolayısıyla, zayıf
bir mikrobiyota hem biyolojik hem de psikolojik süreçleri olumsuz etkileyerek
duygusal yemeyi tetikleyen bir faktör hâline gelebilir. Bu bağlamda, bağırsak
sağlığını koruyarak hem duygusal dengeyi sağlamak hem de yeme davranışlarını
kontrol altında tutmak mümkündür.
36 Hayata Dair