Page 51 - Çatalca'da Eğitim - Sayı 1
P. 51
YUNUS EMRE
maalesef değişmemiştir. Kimi zaman bir gül ağacının “Nefsi ile kaim olmayan, Allah’ın huzurunda olduğu
altına çizdiğimiz ev, araba, yüzük resmi ile bekledik onu, bilincini her an taşıyan her an Huzur’da olandır Hızır.
kimi zaman yoklukta kimi zaman da onulmaz buhranlar “
anaforunda. Kah uçarak yetişti imdada kah su üzerinde
yürüyerek. Bazen beyaz bir atın üzerindeydi ıssız çorak Hatta ariflerin tabiriyle: “Hızır, Hû’yu kendi varlığın-
çöllerde, bazen de tek başına koca bir çınar, uçsuz bu- dan zuhur ettiren insandır.”
caksız ormanın koynunda… Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere Hızır
Peki , bunca yıldır yazılıp çizilenlere anlatılanlara rağmen, bizim inancımızın, algımızın ötesinde zâhiri insan bâtı-
kim görmüş Hızır’ı? Kim bulmuş onu? Bulan bilmiş mi nı “Sır” olandır. Öyle ise Hızır, her daim huzurda olan-
Hızır olduğunu? Dahası Hızır; bizim bildiğimiz, inandı- dır. Allah’ın insana yüklemiş olduğu emaneti/nefesi/
ğımız, anladığımız ve dahi hayret ettiğimiz kişi mi? canı/ruhu setreden, gizleyen, engelleyen Nefs perdesi-
ni aralayan, Beden Mağarasının önünde duran Kıtmiri
Bu sorulara cevap olarak, Hızır Aleyhisselam’ın tarihsel aradan çıkartıp bedenimize hapsolmuş 7 Uyuru uyan-
serüvenini anlatmak yerine, Hızır’ın İslam inancı/kül- dırandır Hızır.
türündeki karşılığını vermenin daha yerinde olacağı ka-
naatindeyim. Şöyle ki; Hızır ismi Kur’an-ı Kerim’de zik- Hakikat İlmi/İlmi Ledün kavramını ilk defa duyan sa-
redilmemekle birlikte Kehf suresi’nde Hz. Musa’nın Hı- habede, bu ilme karşı bir merak uyanmış ve Cenab-ı
zır Aleyhisselam ile olan kıssası anlatılırken Hızır Aley- Peygamber Efendimiz’e bunu öğrenmek üzere müraca-
hisselam için “Ve orada kendisine katımızdan üstün at etmişlerdir. Velayet ilmi diye de tabir edebileceğimiz
bir bağışta bulunarak (özel) bir bilgiyle donattığımız bu yolun hayli meşakkatli olduğunu, sabır gerektiren
kullarımızdan biri.” (XVII/65 ) ifadesi kullanılmıştır. aşılması güç engellerle süslendiğini ve uzun bir süreç
Kehf Suresinin nüzulü üzerine daha detaylı bilgi almak olduğunu Kehf Suresi’nden öğrenmiştik. Ne var ki sa-
için sahabe, Cenab-ı Peygamber Efendimiz’e: Bu kul habeden istidatlı olanlar, talepleri üzerine Peygamber
kimdir Ya Resulallah? diye sorar. Peygamber Efendimiz Efendimiz’in tedrisatından geçmiş canlarını uyandırmış
(SAV) : “ Oturduğu yeri yeşerten kişidir bu sebep- ve can uyandırmaya başlamışlardır. Ve Suffa mektebin-
le ona Hızır derler.” Diye cevap verir. Yine Peygamber de başlayan bu tedrisat ilk meyvelerini vermiş, sonun-
Efendimiz’in (SAV) bu kıssa ile ilgili tamamlayıcı bilgi da velayet ilminin anahtarları Hz. Ali Efendimize teslim
niteliği taşıyan hadislerinde: “Musa, İsrâîloğulları’na edilmiştir. Böylece başlamıştır “Huzurda olanların” se-
hitap etmek üzere doğruldu ve insanların en bilgini- rüveni, Turûk-u Âli’nin devri/seyirâtı.
nin kim olduğunu sordu ve (kendisi) cevapladı: ‘En Başta da belirttiğimiz gibi en onulmaz yaraların açıldı-
bilgin kimse, benim.’ Allah ona ilim vermediği için ğı, bitmek tükenmek bilmez derdin, kederin heyula gibi
onu azarladı ve ‘İki denizin birleştiği yerde bulunan üzerimize çullandığı, karanlığın en derin kuytularına
kullarımdan biri, senden daha bilgilidir.’ diye vahyet-
ti…” Allah (CC)’ın ikazı üzerine, iki denizin kavuşum düştüğümüz zamanlarda bekleriz Hızır’ı. İşte 13. yy’da
üzerinde yaşadığımız topraklarda, Anadolu’da durum
noktasında (Mecmua’ül Bahreyn) Hızır’ı bulunca Musa
(as)’nın ona: “Allah’ın sana öğrettiği bu hayırlı ilim ve tam da böyleydi.
hikmetten bana da öğretmen için seninle birlikte ge- İstilaya uğrayan bir belde vardır karşımızda. Bu bel-
lebilir miyim?” (XVII/66 ) diye soru sorması, Hızır’ın deye zahirde Rumili/Anadolu diyebileceğimiz gibi
aslında bir öğretmen/rehber/yol gösterici/mürşid, Ka- bâtında da gönül alemi demek mümkündür. Dünyâ-
mil İnsan olduğunun da alametidir. Birlikte yaptıkları nın vicdanı olan merd-i Hudâların yaşadığı bu emin
yolculuğun ve Musa (as)’nın öğrenmeyi istediği ilmin(- beldede yaşayan masum Türk halkının başına bazen
Hakikat ilmi/İlmi Ledün) zorlukları Kehf Suresinde de- Haçlı, bazen yağmacı Tatar kılığında görünen harâ-
taylıca anlatıldığından hepimizin malumudur. miler, asiler, işgâlciler ellerindeki silahlarla Azrâil ve
cellad kesilmiştir. Bu işgalciler tabiatıyla gönlümüzü
Bu ayet ve hadislerden yola çıkarak Hızır hakkında şu
tanımlamaları yapabiliriz: kuşatan öfke, kıskançlık, cimrilik ve kinin sûretleridir.
İçimizdeki bu bozkırları ele geçiren bu gayr-ı Müslim
“Hızır, oturduğu yeri/kişileri dirilten canlandıran on- askerler, mürüvvetsiz beyler ve erler, altlarında birer at,
lara hayat verendir.” ellerinde kılıç, ok ve mızrak, girdikleri yerleri kan gö-
2021/1 51