Page 58 - Çatalca'da Eğitim - Sayı 1
P. 58

bilgisiyle donatılmış kozmik bir bilinç ya da ruhtur. O;   Dövene elsiz gerek
             insanı Allah’a götürecek, onu tanıyıp tanıtacak olan saf   Sövene dilsiz gerek
             bilinçtir. Bu bilince ermiş her varlık; mükemmel insan,   Derviş gönülsüz gerek
             insan-ı kâmildir. İnsanın gerçek varlığı, koskoca evrende   Sen derviş olamazsın
             bir okyanusken; insanî ruhumuz yâni aklımız sadece bir
             fincandır. Bu fincanı oluşturan kalıbı kırdığımız zaman,   Tüm içsel dönüşüm sürecinde en zor dönem, gölgele-
             okyanusla bir olup küllî (tam) akla, insan-ı kâmile ulaşı-  rimiz üzerinde yapılan çalışmadır. Ancak yine de Allah
             rız. Yâni yeniden okyanus oluruz. İşte kırılması gereken   lütfetmeden kusursuz bir varlık olamayız.
             bu kalıp; kişiliğimiz, nefsimiz, ya da bir başka deyişle   Doğruya varmayınca
             ego-benliğimizdir. Bu kalıbı kırmak dünyanın en zor işi-  Mürşîde ermeyince
             dir ve çok zaman alır ama imkânsız değildir. Kişilik ya da   Hakk nasîb etmeyince
             ego-benliğimiz, beynimizin hâfıza bölümünün bir ürü-  Sen derviş olamazsın
             nüdür. Hâfızamız, sürekli bir akış olan hayattan çektiği-
             miz fotoğraf kareleri ve bu dondurulmuş karelerle ilgili   Dünyaya gelmekten amaç, insanın kendini ve Tanrı’yı
             duygu ve düşüncelerimizden oluşur. Yâni hâfızamızın   bilmesidir.
             yakaladığı, tuttuğu görüntü, artık geçmiş olandır. İşte
             zihinlerimizin bu ölü mevcûdiyeti, yâni geçmiş olaylarla   Ben gelmedim dâvi için
             ilgili düşünce ve duygularımız; bizi gerçek benliğimiz-  Benim işim sevi için
             den ayıran perdeyi, kabuğu oluşturur. Bir başka deyişle   Dost’un evi gönüllerdir
             yedi büyük günah; yâni gurur, kibir, kin, nefret, öfke,   Gönüller yapmağa geldim
             şehvet, oburluk gibi duygular, övülme ve onaylanma is-  İnsan kalbini -yâni gönlü- bu denli değerli kılan, içinde
             teği, gerçek benliğimiz olan o küçük ilâhî ışığı yansıtacak   barınan o küçük ilâhî ışıktır ki bu ışık her şeyin başlan-
             bir ayna ve en yüksek idrak kapasitemiz olan kalbimizin   gıcıdır.
             üstünü bir toz ya da sis tabakası gibi kaplar ve onu kulla-
             nılamaz hale getirir. Biz, niteliklerden sıyrılmış; isimsiz   Evvel yer gök yoğıdı
             ve şekilsiz olanızdır. Ama bunu kavrayamadığımız için-  Var ıdı ışk bünyâdı
             dir ki düşünce ve duygularımıza yapışırız. Bunları ken-  Işk ezelden kadimdir
             dimiz zannederiz. Böylece ego-benliği oluşur. Ego, bize   Işk getirdi ne varın
             bir şekil ve sahte bir kimlik verir. Kendini tanıma yolun-
             daki insan; kalbinin sesine kulak vermedikçe, onu ön   Hak özüne duyduğu aşk yüzünden tanınıp bilinmek için
             yargılardan oluşmuş kir ve pastan temizlemedikçe için-  bir nûr/ışık olmuştu. Bir başka deyişle, aşk kendini ışık
             deki Allah bilgisine doğrudan ulaşamaz. Bunu sağlamak   şeklinde göstermişti. Işık, aydınlatan olduğu için aşk
             için nefsini arındırma çalışması içindeki arayıcı; zihnini   bilmektir. Kalpte gizli bulunan o ezelî ve ebedî özü doğ-
             ölü mevcûdiyetinden yâni birbiri üstüne yığılmış duygu   rudan, perdesiz görmektir. İşte bu yüzden Yûnus Emre,
             ve düşünce katmanlarından kurtarmaya çalıştıkça de-  aşk sözcüğü yerine çoğu kez “ışık”, görme anlamı da içe-
             rinlerde hapsolup kalmış kızgınlık ve acıları gün yüzüne   ren “ışk” sözcüğünü kullanır. Gerçek aşk; ancak tanıma,
             çıkmaya başlar. Aslında ortaya çıkan, tetikte bekleyen   bilme ve yaşamakla mümkündür.
             gölgelerimizdir ve gölgelerimiz tıpkı ateş gibidir: Bir   Biz tâlib-i ilimleriz
             yerde söner gibi olurken başka bir yerden alevleniverir.   Işk kitabın okuruz
                                                          Çalab müderris bize
             Dilin ile şakırsın
             Çok maniler dokursun                         Işk hod medresesidir
             Vara yoğa kızarsın                           Yâni ışk/aşk olmadan mârifete; Tanrı bilgisine ulaşıla-
             Sen derviş olamazsın
                                                          maz. Bir başka deyişle ışık/aşk olmadan Tanrı’yı tanı-
                                                          yamayız.  Görüldüğü  gibi  hakîkat,  entelektüel  bilinçle
             Derviş bağrı taş gerek                       kavranamaz. Bu sır, çok kitap okuyarak da çözülemez.
             Gözü dolu yaş gerek
             Koyundan yavaş gerek                         Okudum bildim deme
             Sen derviş olamazsın                         Çok tâat kıldım deme

         58            2021/1
   53   54   55   56   57   58   59   60   61   62   63