Page 59 - Çatalca'da Eğitim - Sayı 1
P. 59

YUNUS EMRE

             Eri hak bilmez isen                          ancak tam bir ümitsizlik noktasına gelince teslim olur.
             Bu boşuna emektir                            Bu teslîmiyet, acı vericidir. Çünkü kişi, kendini yutacak
                                                          dipsiz bir uçurum açılmış gibi hisseder. Bu, ölüm gibi
             Er, Hakk’ı bilen kişidir. Hakk’ı bilen kişi ise egosunu   gelir. Ancak bu bir taraftan ölümdür, bir taraftan da diri-
             yenmiş, yok etmiştir. İşte er kapısındaki Yûnus da ego-  liştir. O, doğmak için ölmektir. Yolcu, önce bilinçaltının
             sunu yenme konusunda yol aldıkça, zamanla sahip oldu-  karanlıklarına dalar. İç dünyamızın bu karanlığı; gerçek
             ğu her şeyden vazgeçip kendini Allah’a adar. Tâ ki dosta   benliğimizin, Tanrı’nın şekilsizliğinin göz kamaştırdığı
             erişmekten başka derdi kalmayıncaya dek.     yerdir. Benliğimiz, karanlıkta gizlenmiş bir ışıktır. O, beş
                                                          duyu için görünmezdir. Ne şekli ne rengi ne kokusu ne
             Aşkın aldı benden beni
             Bana seni gerek seni                         tadı ne de cismi vardır. Eğer bunlar yoksa akıl neyi al-
             Ben yanarım dün ü günü                       gılayacaktır? Bu durum akıl için hiçliktir. Dipsiz bir ka-
             Bana seni gerek seni                         ranlıktır. Bu karanlık bilinmez bir karanlık olunca Tanrı
                                                          insanın gönlünde bir nûr olarak belirir. İnsan önce bu
                                                          nurun ne olduğunu anlayamaz. Ancak kalpten yayılan
             Ne varlığa sevinirim
             Ne yokluğa yerinirim                         bu hikmet ve nûr; ruhu besleyerek nefsi, kişiliği kötü
             Aşkın ile avunurum                           özelliklerinden arındırır. Böylece bütün varlığımızı baş-
             Bana seni gerek seni                         tan aşağı değiştiren simyâ süreci, derinlerde kendi içi-
                                                          mizde ruhumuzun yapısını değiştirerek sessizce büyür.
                                                          Ego, bu içsel değişimlerin farkında olmaz ve kişi genelde
             Cennet cennet dedikleri
             Birkaç köşkle birkaç hûri                    bir şeyler olduğunu hissetmez bile. Nitekim uzun yıllar
             İsteyene ver anları                          dergâha odunun bile eğrisini sokmadan sabır ve azim ile
                                                          hizmet eden Yûnus da durumunda bir başkalık göreme-
             Bana seni gerek seni
                                                          diğinden olsa gerek, bir gün usanır ve sessizce dergâhı
                                                          terk eder. Yolda iki dervişe rastlar ve yoldaş olur onlarla.
             Yûnus’dürür benim adım                       Her akşam dervişlerden biri, içinden geçirdiği bir insan
             Gün geçtikçe artar odum
             İki cihanda maksûdum                         adına Allah’a dua eder ve ortaya hemen bir sofra gelir.
                                                          Sıra  Yûnus’a  geldiğinde  Yûnus;  “ya  Rabbi”  der,  “bun-
             Bana seni gerek seni
                                                          lar hangi kulun adına dua ettilerse ben de onun adına
             Yûnus’u ve Yûnus’un yolundan giden kişileri bekleyen   yalvarıyorum sana. Utandırma beni.” O akşam iki sofra
             bir yalnızlıktan başka bir yalnızlığa yolculuk etmektir.   birden gelir. Dervişler şaşırıp kimin adına dua ettiğini
                                                          sorarlar Yûnus’a, o da siz söyleyin önce der. “Tapduk’un
             Bir garib ölmüş diyeler                      dervişlerinden Yûnus diye biri var, onun adına dua
             Üç günden sonra duyalar                      ediyoruz.” Yûnus bunu duyar duymaz hiçbir şey söy-
             Soğuk su ile yuğalar                         lemeden tekkeye döner ve Ana Bacıya, şeyhin karısına
             Şöyle garip bencileyin                       sığınır. Ana Bacı Yûnus’a; yarın sabah tekkenin eşiğine
                                                          yat, Tapduk abdest almaya çıkarken ayağı sana takılır.
             Söyler dilim, ağlar gözüm                    Gözleri iyi görmediği için bana kim bu eşikte yatan diye
             Gariplere yanar özüm                         sorar. Yûnus derim ben de. ‘Hangi Yûnus?’ derse çekil
             Meğerki gökte yıldızım                       git, başka bir tekke ara kendine. Ama ‘Bizim Yûnus mu?’
             Şöyle garip bencileyin                       derse anla ki gönlünden çıkarmamış, hala seviyor seni.
                                                          O zaman kapan ayaklarına af dile, der. Tapduk’un soru-
             Kimseler garib olmasın                       su tabii ki ‘Bizim Yûnus mu?’ olur. Çünkü Yûnus, kendi
             Hasret oduna yanmasın                        farkında olmasa bile bütün varlığını baştan aşağı değişti-
             Hocam kimseler kalmasın                      ren o simyâ sürecine erme, saf insan, insan-ı kâmil olma
             Şöyle garip bencileyin                       sürecine girmiştir bile. Tapduk’un da yer aldığı erenler
                                                          katına girmeye hazırdır.
             Bu yolculuk, insanı sonunda ölümü bile üç gün sonra
             duyulan bir kişinin ya da gökyüzündeki tek bir yıldızın   Bizi görünen dünyadan görünmeyen dünyaya geçirecek
             yalnızlığı kadar büyük bir yalnızlığa iter. Çünkü ego,   olan kapı; evrenin ruhu, insan-ı kâmil, yâni gelmiş geç-


                                                                                            2021/1   59
   54   55   56   57   58   59   60   61   62   63   64