Page 13 - dergiiiii
P. 13

YABANCI




                          Genç, neşeli bir kızdı Füsun. Arkadaşlarının çoğunun gerçek olmadığını bildiği
                        haldeonlara karşı bile sevecendi. Günlük stajı bittikten sonra gitar kursuna giderdi.
                           Yürümeyi severdi, gelecekte gitarıyla çalmak istediği melodileri dinleyerek.
                      Fakat, asıl sıkıntı eve gelince başlıyordu. Füsun’un ailesiyle günlük konuşmalar dışında
                      pek bir iletişimi yoktu ve konuşabileceği bir kardeşi de yoktu. Evdeyken çok değişik bir
                        kişiliğe bürünürdü. Eve gelir, paltosunu kapının yanı başındaki portmantoya asar,
                       ayakkabılarını çıkarır ve kendi odasına kapanırdı. Odasında gece boyu çıkmazdı, ya
                                            erkenden uyurdu ya da nota çalışırdı.
                     Ailesinin yaptığı işler ona doğru gelmezdi ve Füsun, ailesi olsa bile öyle insanlarla pek işi
                    olmazdı. Neyse ki erken başlayan rutininden kalan yorgunluğu ve yaptığı uzun yürüyüşler
                                        onu yorduğu için kimseyle konuşası gelmezdi.
                             Lakin, bu yürüyüşlerde farklı bir şey vardı son zamanlarda, farklı bir şey.
                      Son günlerde takip edildiğini hissediyordu. Kim veya ne tarafından olduğunu bilmiyordu.
                                       Yolunu değiştiriyordu, hızlı yürüyordu ama nafile.
                      Bir hafta sonra yine takip edildiğini fark etti. Görmezden gelmek istedi fakat merakı ona
                     engel oluyordu. En sonunda, ‘’Kimsin sen?’’ dedi, giydiği kıyafetlerden dolayı silüeti bile
                                               zor seçilen yabancıya dönerek.
                        Füsun korkmuş gibiydi, aralarında ufak bir mesafe tutarken ve yabancıyı dikkatlice
                     süzerken yabancı biraz durdu, ansızın kafasını açtı. Sarı, kıvırcık sacları aniden kabardı.
                      Yabancının yüzünde ılımlı ve kötü niyetten yoksun bir ifade vardı. ‘’Selam, ismim Barış.’’
                     diye kendini tanıttı, sonra gülümsedi ve elini uzattı. Füsun şaşkındı, yabancının bu kadar
                      masum ve arkadaş canlısı olmasını beklemiyordu. Yavaşça elini uzattı ve tokalaştılar,
                      sonra elini indirdi. ‘’İsmini söylemeyecek misin?’’ diye sordu Barış, yüzünde muzip bir
                     ifadeyle. Füsun bakakaldı, sonra yutkundu ve konuştu: ‘’İsmim Füsun.’’ dedi kısık bir ses
                      tonuyla. Barış’ın gülümsemesi genişledi ve gözleri kısıldı: ‘’Sonunda tanıştığımıza çok
                    memnunum.’’ dedi. Füsun Barış’ı süzdü, sonra kafasını ‘evet’ anlamında salladı, kaşlarını
                                                          çatarak.
                      Garip bir sessizlik ortama hâkim oldu ve bu sessizlik bir süre sonra ortamdaki gerginliği
                      artırmaya başlayınca, Barış konuştu: ‘’Kafan karışmış olmalı.’’ dedi, banka doğru eğilip
                       otururken. Füsun da onunla beraber oturdu, hala ona merakla bakarken. Barış onun
                      meraklı bakışlarını görünce kıkırdadı, yine konuştu: ‘’Aslında bu mesele hakkında pek
                       mantıklı sebeplerim yok. Yani bana mantıklı gelmiyor.’’ dedi ve iç geçirdi, yere baktı.
                        ‘’Yalnızdın, senin tek arkadaşın olmak istedim.’’ dedi. Füsun kaşlarını çattı, kafası
                       karışmıştı. ‘’Benim arkadaşlarım zaten var…” derken Barış lafını kesti, sesini hafifçe
                      yükselterek: ‘’Allah aşkına, onların hangisi senin arkadaşın? Hepsi seni köküne kadar
                      sömürüyorlar, sen de onların enayisisin.’’ dedi. Füsun şaşkınlaştı ama sesini çıkarmadı
                       çünkü Barış haklıydı. Yere baktı, üzgün gözüküyordu ve yüzü utancından kızarmıştı.
                      Barış, Füsun’un sağına doğru dökülen kumral, parlak saçlarını omzunun arkasına attı,
                     yüzüne baktı: ‘’Üzülmene gerek yok, buradayım.’’ dedi, Füsun’u kendi yanında güvende
                     hissettirmek istermiş gibi. Bir süre boyunca süren sorgudan ve sohbetten sonra, kalktılar
                                      ve birbirlerine el sallayıp gittiler. (DEVAM EDECEK)
   8   9   10   11   12   13   14   15   16   17   18