Page 18 - dergiiiii
P. 18
GELENEKTEN MODERNİZME
YAHYA KEMÂL
XIV. yüzyılda başlayıp XIX. yüzyıla kadar varlığını
sürdüren klasik edebiyatımızla ilgili tartışmalar,
Tanzimat’la başlayıp Cumhuriyet dönemine kadar
sürmüştür. Gelenekten faydalanmak düşüncesindeki
sanatçılarımız olduğu kadar ona tepki veren
sanatçılarımız da olmuştur. Geleneği kendi anlayışıyla
yoğurarak yeni eserler oluşturan büyük
sanatçılarımızdan biri olan Yahya Kemal, XX. yüzyıl
Türk edebiyatının ve kültürünün şekillenmesinde önemli
rol oynamıştır.
1884’te Osmanlı toprakları ç nde bulunan Üsküp’te doğan Yahya Kemâl, lk eğ t m n burada alır.
Çocukluğunun büyük b r kısmını Üsküp’te geç ren şa r, b r sürel ğ ne Selân k’te bulunsa da daha sonra tekrar
Üsküp’e dönerek eğ t m ne burada devam eder. Onun ş r kültürünü şek llend ren en öneml unsurlardan b r ,
Tanz mat dönem nde yen n n tems lc s Reca zade Mahmud Ekrem karşısında esk n n tems lc s sayılan
Muall m Nâcî’ye olan hayranlığıdır.Yahya Kemal’ n Muall m Nâcî’ye olan hayranlığını N had Sâmî Banarlı;
kend s nden yaptığı b r alıntıyla şöyle fade eder:
“Yahya Kemal, ş r zevk n n ve kültürünün nasıl gel şt ğ n anlatırken b lhassa Muall m Nâcî’ye hayranlığını
fade eder. Onun henüz 15 yaşında b r dâdî talebes ken ş r muh t n dolduranlar arasında Nâcî, en esaslı yer
almıştır. (Üsküb’ün karşıyakasında Sâdî Dergâh’ının semâhânes yen yapılmıştı; ona b r tar h söylemek
heves ne düştüm. Bu münasebetle de ebcedhesâbını öğrend m. Babamın k tapları arasında Muall m Nâcî’n n
‘Şerâre’s n buldum; bütün heves mle ona sarılmıştım. O mecmuadak gazeller yüksek sesle okurken esk ş r
lehçem zdek bel ğ ve r ndâneedâların zevk ne varıyordum.)”
B r süre Servet fünûn tarzı ş rler yazmaya başlayan Yahya Kemal; 1903’te hürr yet aşkı ve Jön Türklük
heyecanıyla tek kel me Fransızca b lmeden Par s’ n yolunu tutar. O yıllar hatıralarına şöyle yansır:
“İstanbul’da âvâre b r taşra genc yd m. H ç Fransızca b lm yordum. Servet- Fünȗn’da çıkan Edeb yat-ı
Cedîde’n n ş rler yle, mensȗreler yle, tercümeler yle, tetk kler yle kafam doluydu. Memleket z ndan, Avrupa’yı
nurlu b r âlem olarak görüyordum. İstanbul’un haf yel k havasından ürkmüştüm, b lhassa Asya ahlakından
müteneff rd m, gençlere vapurda, sokakta, tramvayda, köprüde, her yerde, bıçkın takımından sözde güzîde
zümreye kadar esk Şark’ın görenekler n kollayan b nlerce nsan tarafından d k len bakışları ben syan
ett r yordu. Kend m ll muh t m n cenderes nden kurtulmak, Tevf k F kret’ n ş r nde ve Hal d Z ya’nın nesr nde
ve bu k mütecedd d n peş ne takılmış gençler n eserler nde, Fransızcadan tercüme ed lm ş romanlarda
gördüğüm âleme atılmak st yordum. B lhassa Par s, hayal m n fevk nde b r yıldız g b parlıyordu…Gönlümü
Par s’e çeken d ğer b r sebep de Jön Türklüktü.”
Kend s n yoğun b r edebî faal yet n ç nde bulan Yahya Kemâl, burada s yâs l mler tahs l eder. M llî tar h m z ,
güzel sanatlarımızı, esk ş r m z araştırmaya ve keşfetmeye yönel r. Par s’te m llî duygu, m llî zevk ve m llî
tar he dayanmanın sanat ve edeb yat ç n değ şmeyen b r ölçü olarak kabul ed ld ğ n görmüştür. Hang edebî
akım ve anlayış yolundan g d l rse g d ls n, n hâyet ulaşılmak üzere tesp t ed len hedef; bu değerlerle beslen p
zeng nleşm ş eserler ortaya koymak, bunların sanatını yapmaktır. Çağdaş meden yet n öncülüğünü yapan
Batılı m lletler, m llî değerler ne ve tar hler ne son derece bağlıdırlar. Batılı aydın ve sanatkâr; her şeyden önce
geçm ş n , m llet n n sanat geleneğ n ve d l n n tar hî macerasını çok y b lmek ve öğrenmek ht yacını
duymaktadır. Çünkü o; bugünün, dünün sağlam temeller üzer nde durduğunu, yarının da her bakımdan aynı
temeller üzer nde yükseleb leceğ n drâk etm şt r.