Page 19 - dergiiiii
P. 19
İşte Yahya Kemâl, Par s’te kaldığı uzun yıllar ç nde g r p çıktığı sanat toplantılarında, d nled ğ ders ve
konferanslarda, tanımak mkânı bulduğu şa r ve sanatkârların sohbetler nde Batı’yı bu tarafıyla da çok
yakından görüp tanımış ve aynı metot ve anlayışla kend sanat b nasının duvarlarını yükseltmeğe yönelm şt r.
Bu etk len ş ve arayışların sonunda Yahya Kemal, tar he ve mâz ye nasıl b r gözle bakılması gerekt ğ n ,
geçm ş n nasıl değerlend r l p yorumlandığını çok y görmüş ve öğrenm şt r. Vatan, m llet ve tar h kavramlarına
karşı yen b r bakış açısı kazanmıştır. Bütün bunlar onu, Batı’ya g d p orada b r süre yaşayan b rçoklarında
görüldüğü g b , kend nsanımızın dünyasından, tar h m zden, değerler m zden uzaklaştırmak yer ne; onlara
daha sıkı b r şek lde bağlanmasını, Batı’dan aldıkları le m llet m z n sah p olduğu değerler mükemmel b r
üslup ç nde b rleşt rerek tamamıyla s nd rmes n sağlamıştır. Bu nedenle Tanpınar onu “Eve Dönen Adam”
olarak vasıflandırmıştır.
Onun bu arayışı sırasında bulduğu çok değerl sonuçlar, arayışının özell kler n b ze açıkça göster r: Aradığı ş r
özden kopmayan, kend ç nde kend n yen leyen, kend gök kubbem zden çıkmayan ve onu terennüm eden b r
ş rd r. "Kar Mus k ler " ş r nde geçen "Duydumsa da zevk almadım İslâv keder nden." d zes , yabancı b r kültür
ortamında kaldığı yıllarda yabanın yabanlığını unutmayışının en öneml şaret d r.
1912’de İstanbul’a döner. Dokuz yıllık Par s dönem Yahya Kemâl’e yen b r ş r d l kazandırır. Par s’te
kazandığı gen ş edeb yat ve ş r b lg s , köklü tar h zevk ve kültürü le Türk ş r üzer ne eğ lm ş olan Yahya
Kemâl’ n ş r , h ç şüphes z Batı le Doğu’nun çok başarılı b r terk b d r. Beraber nde get rd ğ yen ş r anlayışı le
bütün d kkatler kısa zamanda üzer ne çeken şa r, yepyen b r Türk ş r n n kurulup yerleşmes ne öncülük etm ş;
b z m m llet m z n duygu, düşünce ve hayal dünyasından sesler get ren yen Türk ş r , gerçek rayına onunla
oturmuştur.
Yahya Kemal, edeb yatımızın “esk ” ve “yen ” d ye k farklı kategor ye ayrılmasını yanlış bulmuş ve bu k l ğ
kaldırmaya çabalamış, ş r m z tar h ç nde b r bütün olarak görmüştür. Tanz mat dönemler nde olduğu g b
esk ş rden uzaklaşma steğ yer ne esk ş re yaklaşma çabası gösterm şt r. Batı ş r n n bütün kurallarını
b ld ğ halde onu takl tç b r z hn yetle b z m ş r m ze aktarmamış olan Yahya Kemâl, esk ş r m zle yen ş r m z
arasında başarılı b r köprü kurmuştur. Onun ş r kl m nde nsan, esk ş rden yen ş re geçerken b r atmosfer
değ ş kl ğ n n farkında b le olmaz.
Unutulmaya başlanan esk ş r m z canlandırarak esk tarzda yazdığı ş rler yle tekrar canlandırarak esk ve
yen tarzdak ş rler n aruz le yazmıştır. Sadece “Ok” ş r heceyled r. Dîvân şa rler nde gördüğümüz vez n,
kaf ye, red f g b unsurlara önem verm şt r. “Kaf ye, kuşta kanat g b d r” d yerek red f ş rde gerekl görür. Aruz
ç n se “l sanımızın belkem ğ ” tab r n kullanan Yahya Kemal’e göre onu b lmeyen, edebî Türkçeden anlamaz.
B r d ğer öneml husus “d l” konusudur. O, sadece yen d l bulmakla kalmamış; esk d l de ayıklayarak
ağzımda annem m sütüdür ded ğ Türkçeye uymayan, d l zevk n n kabul etmed ğ sözler atarak esk Türkçey
tem zlem şt r. Yahya Kemal, esk tarzdak ş rler n sadece b r zevk, beğen steğ yle yazmamıştır. Esk ş re
yönelme amacı, esk ş r m z kel me oyunlarından, mazmuna meraklı ş r anlayışı g b kusurlardan ayıklayarak
özünü vermekt r.
Dîvân ş r n n üç büyük şa rler nden Fuzûlî, Ned m ve Şeyh Gal b; Yahya Kemal’ n büyük hayranlık duyduğu
l r k şa rlerd r. Kültürümüzü, edeb yatımızı Avrupa’ya en y tanıtacak olan eserler n bu şa rler m zden yapılacak
tercümeler olduğunu söyler. Modern Fransız ş r yle lg len rken “derûnîâhenk” kavramına ulaşarak okuduğu
dîvân şa rler nde ş r mûs k ye yaklaştıran bu ses arar. Vezn n sustuğu yerde aheng n başladığını Edeb yata
Da r adlı eser nde de fade eden Yahya Kemal, Ned m’ n şu beyt n örnek vererek buradak derȗnî ahenge
şaret eder:
“B r şeker-handîlebezm-î şevke câm ett n ben
Nîm sun peymâney sâkîtemâm ett n ben .”
3