Page 17 - ebaskı
P. 17

kinci sene akıllandım, artık bir yere   Birinci sınıfta başlayan, her çarşam-  neden takip etmediniz?’‘ dedi. Şantiye
          gireyim de sonra İTÜ’ye geçiş yapa-  ba, yüksek matematik dersimiz vardı.   şefi Antalyalı Nezih Ağabey idi, çok iyi
          rım, diye düşündüm. Diğer üniver-  Bir sene devam ediyordu. Sınıfta ön   bir insandı. O da ‘‘Efendim, gelecekti,
          sitelere de başvurdum. Noterden   sıralarda yer bulamıyordum. En arka-  gelmedi.’‘ diye cevapladı. Biz bu şekil-
      İüç-dört tane lise diploması aldım,   da yer oluyordu, hocanın sesini duya-  de tanıştık Ali Saim Ülgen’le. Zamanla
        İstanbul Üniversitesi, Teknik Üniversite,   mıyordum diye, ben de derse gitme-  beni sevdi. Şantiye şefi şantiyeyi böl-
        Güzel Sanatlar Akademisine ve Maçka   meye başladım. Böylece her hafta o   gelere ayırmıştı. Her birimiz ayrı ayrı
        Teknik Okuluna başvurmak için. İkin-  gün İstanbul’u tanımaya başladım. Bi-  rölöve alırdık. Sene sonunda Ali Saim
        ci sene Teknik Üniversite bu defa bir   niyordum tramvaya, Sarıyer’e, vapurla   Bey, ‘’Benimle çalışır mısınız?’‘ dedi.
        minarenin düşey kesitini sordu. Bunu   karşıya geçip Kadıköy’e, adalara gidi-  Bu bizim için büyük bir şanstı.  ‘‘Olur.’’
        biliyordum, çünkü Doğanşehir’de ben   yordum. Okulda ilk proje dersini ikinci   dedik.  Böylece Ali Saim Ülgen’le biz
        ilkokuldayken bir caminin minaresi   dönem alırdık. O dönem proje hocam   öğrenci olduğuz için yazları, tatiller-
        yapılıyordu. Her gün gidip izliyordum   olan, Doğan Erginbaş (Arapgir do-  de iş yapmaya başladık. O bize haber
        nasıl  yapıldığını. Teknik  Üniversiteye   ğumluymuş, sonradan öğrendim.) ile   gönderirdi. Mesela ‘‘Manisa’da çalışa-
        kabul alınca oraya kayıt oldum.     proje konusunda anlaşamayınca, pro-  lım.’’ derdi, oraya giderdik.
          Fatma Altaş: Bunun eğitimi alın-  je dersini bıraktım. İstanbul’u gezmeye   Biz bu şekilde Anadolu’yu dolaş-
        madan, Galata Köprüsü’nün görünü-   devam ettim. (İki sene sonra aynı ho-  tık. İlk Manisa’ya, sonra Aydın’a gittik.
        şü ya da minare kesiti gibi zor de-  cayla karşı karşıya geldik. ‘’Yine sizinle   Aydın’da medrese vardı, orası talebe
        tayları, giriş sınavında üniversite size   karışık bir proje üzerinde çalışacağız:   yurdu olarak kullanılıyordu. Aydın’dan
        nasıl soruyor? Mimarlıkta okuyan bir   Kocamustafapaşa’da hem yazlık hem   sonra Mersin’e gittik. Mersin’de Tar-
        öğrenci bile bunları çizmekte zorlanır.  kışlık bir mahalle tiyatrosu yapacağız.   sus’ta bir yerin rölövesini aldık. Mesela
          Ünal Özer:  Evet, öğrenciye şu an   Üzerini açılır kapanır bir çatıyla kapa-  Tarsus’ta bir yerde enteresan, suyun
        da dönel merdiveni çiz deseniz, çize-  tacağız. Onu  makine  mühendisle-  üzerinde mescide benzer bir bina var-
        mez. En zor çizimlerden biridir o. Ya   ri yapar artık.’’ dedi. Velhasıl öyle bir   dı. Onun ölçülerini aldık.
        da Galata Köprüsü’nün korkulukları.   projeyle barıştık hocayla.) Sonraki yıl   Afşin’de Yedi Uyurlar’ın rölövesi için
        Ben zaten on beş gün önce gitmi-    da matematik dersinin vizelerine gir-  ölçü aldık.
        şim İstanbul’a. İstanbul’da bile doğup   meyince bir sene bekledim, ders ala-  Sonra Kayseri Malatya yolu üzerin-
        büyümemişim. Mesela Akademiye       madım. Bizim  üniversitenin barajları   deki, Kayseri Karatay Kervansarayı’nın
        girişte sorulan  bir soru  var  aklımda:   vardır. İkinci senenin sonunda bütün   ölçülerini aldık. Karatay Kervansara-
        Kumaş kaplı koltuk perspektifi çiziniz,   dersleri veremezseniz üçüncü sınıfa   yı’nda, Onal Baran ile birlikte rölöve
        diye bir soruydu. Teknik Üniversitenin   geçemezsiniz. Beş seneydi o zaman   almıştık. Sonra Siirt ve Diyarbakır ge-
        sorusuna göre çok daha kolay çizilir.   İTÜ, şimdiki gibi dört sene değildi.    zilerimiz oldu.
        Akademiyi de kazandım o yıl.Kaydımı   Böylece  üniversitede  yüksek  mate-  Bahar Aslan: Bu defteriniz o dö-
        yaptırıp onbeş gün devam ettim. İTÜ   matikten ilk senemi, projeden dolayı   nemden mi kaldı?
        sonuçları belli olunca kaydımı silip   da  ikinci  senemi  kaybettim. Ben de   Ünal Özer:  Defter 1965’e ait, ben
        İTÜ’ye kaydoldum.                   ders alamayınca Süleymaniye Külliye-  1963’de mezun oldum. Elbistan Ulu
          Bahar Aslan: Üniversitedeki öğ-   si’nin restorasyonuna 1958 Eylül veya   Camii rölöve çizimlerim mimar oldu-
        rencilik dönemlerinizi, yani taşradan   Ekim ayında başladım.           ğum dönemime ait.
        İstanbul’a gelmiş bir gencin mimarlık-  Bahar Aslan: Süleymaniye Külli-   Bahar Aslan: Divriği Ulu
        la tanışmasını biraz anlatır mısınız?  yesi’nde çalışmaya stajyer olarak mı   Camisi’nin rölövesini de mi
          Ünal Özer: O dönemde, yani De-    başladınız?                           siz çizdiniz?
        mokrat  Parti döneminde, İstanbul’da   Ünal Özer: Hayır. Sigortalı  çalışan   Ünal Özer: O iş bize de teklif edil-
        büyük bir eski eser ve ağaç kıyımı   olarak başladım. Aslında ikinci sınıf-  mişti. Ali Saim Bey gönderdi bizi,
        vardı. İstanbul’da Suriçi’nde şehircilik   ta yüksek matematik dersine devam   Oral’la beraber Malatya’dan gittik
        yapmak, uygulamak çok zordu. Yap-   etmem gerekiyordu, ama inattım ve   trenle. Divriği’ye ilk defa gidiyoruz, bir
        mak için ancak bir yerleri yıkacaksınız,   yine devam etmedim derse. Sonra o   otelde kaldık, ertesi gün çıktık. Divriği
        keseceksiniz. Mesela Çemberlitaş’ın   yılın -58 yılının- yazında matematiğe   Ulu Camii ve Darüşşifahanesi’nin ka-
        hemen yanında bir hamam vardır,     çalıştım ve eylül sınavlarında geçtim.   pıları çok güzeldi. Biz, görür görmez
        Mimar Sinan’ın hamamıdır. Çember-   Ama matematikten kalmış olmam, yıl   ‘’Biz bunu çizemeyiz.’’ dedik. Orada
        litaş’tan Nur-i Osmaniye’ye giderken   içinde  Süleymaniye Külliyesi’nin  res-  bir gün daha gezip Ali Saim Ağabeye
        sağda, tramvay hattının yanındadır. O   torasyon işine bir arkadaşım sayesin-  söyledik. Ali Saim Ağabeyimiz de ne
        yolun geçmesi için hamamın bir kıs-  de girmeme, eski eserlerle ve Y. Mimar   desin, ‘Ya kardeşim, ne var ki falan?’
        mını yıkmışlardır.                  Ali Saim Ülgen beyle tanışmama vesile   dedi. Sonradan işi kime verdi, ne oldu,
          Bahar Aslan: Yani siz genç bir    oldu. İTÜ’den iki mimar, bir inşaat mü-  bilmiyorum.
        mimarlık öğrencisi olarak Menderes   hendisiydik. Oranın işleriyle meşgul ol-  Divriği Ulu Camii’nin plan şemasın-
        dönemindeki İstanbul’la tanıştınız.  duk, malzeme, ölçme falan… Ali Saim   dansa Darüşşifahanesi’nin plan şeması
          Ünal Özer:  Evet,  mesela  Beyazıt   Ülgen bir gün geldi, dedi ki ‘’Buranın   daha ilginçtir. Darüşşifasının kubbele-
        Meydanı’nda büyük bir havuz vardı. O   betonu dökülmemiş.’’, ben de ‘’Efen-  ri; haçvari ve normal tonozları; akus-
        havuzun etrafında dönerdi tramvay.   dim çakıl gelmediği için dökemedik.’’   tik özellikleri ve giriş kapısında döner
        Fen Fakültesi’nden Aksaray’a doğru   dedim. Şantiye şefine ‘‘Bu arkadaş   taşlar vardır, yuvarlaktır bu taşlar. Bina
        inen bir cadde var. Tramvay vardır iki   benden çakıl istedi.’’ dedi. ‘‘Estağfu-  oturduğu zaman artık dönmez on-
        tarafında da. Orta kaldırımında çınar   rullah efendim, ben çakıl istemedim,   lar. Oranın bir özelliği daha var: İkinci
        ağaçları...  Bir sabah  kalktık ki, çınar   çakılın gelmediğinden bahsettim.’’   Dünya Savaşı sırasında Topkapı Sara-
        ağaçlarının yerinde yeller esiyor…   dedim. Saim Ağabey de ‘‘Neyse, bunu   yı’nın bir kısmı oraya taşınmıştır.

                                                  SerMimar TEMMUZ 2019                                         15
   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22