Page 12 - Nabız Birinci Sayı_Neat
P. 12

Etrafındakiler kendisini yatırmak istedilerse de o buna karşı geldi. Bu yüzden gerekli görülen ilaçların
          enjeksiyonu otururken yapıldı. ‘Bırak, bırak… Çabuk…’ gibi kelimeleri ardı sıra tekrarlıyordu. Bir ara
          ağzından az miktarda sarı renkte sıvı geldi. Küçük buz parçalan yutturuldu. Aradan bir müddet geçince
          öğürtü kesildi. Bundan sonra Atatürk, “Beni kaldırınız” dedi. Oysa’’ yatırınız ‘‘demek istemişti. Böyle olduğu
          anlaşılınca yatırıldı.

          Bu sırada baş ucuna yaklaşan Hasan Rıza Soyak’ın, “Buz iyi geldi mi efendim?” sorusuna, “Evet”
          cevabını verdikten sonra kendisini kaybetti. Komaya girmişti. Sık sık başını iki tarafa çeviriyordu. Bir
          yandan da ‘aman’ kelimesini uzatarak: “Aman dil, aman!..” diye söylenmeye başladı.

          18 Ekim 1938

          Sabah saat 10.30’dan başlamak üzere sık olarak ‘Aman dil, aman dil, bu geceden efendim’ sözlerini
          tekrarladı. 17.30’dan itibaren 65 dakika süre ile uyudu.

          19 Ekim 1938

          Çamaşırları, bu arada yatmakta olduğu büyük karyola çarşafları ile birlikte küçük bir karyolayla
          değiştirildi. Saat 15.30’da kendisinden istenilen hareketleri yapabildiği dikkatleri çekti. Örneğin
          söylendiğinde dilini gösterdi. Vakit vakit uyukluyor ve etrafı ile ilgileniyordu.

          21 Ekim 1938

           Atatürk gözlerini açtı ve karşısında o anda yanında olan Baş Sofracısı İbrahim Ergüven’i gördü ve ona:
          “İbrahim, sen burada mısın? Bu yatağı ne zaman değiştirdiniz?” diye sordu.

          İbrahim Ergüven, bazı durumlardan dolayı yatağı sık sık değiştirdiklerini, bir defasında da dört kişinin
          yardımı ile kendisinin bir battaniyenin üzerinde başka bir yatağa alındığını, bu sırada üzerine çıkılan
    12    karyolanın kırıldığını ve şimdiki ile değiştirildiğini anlattı.



          7 Kasım 1938

          Günün ilk dakikalarında Atatürk ,arka üstü yatarken bir ara tükürdü ve tükürüğünde kan dikkati çekti.
          Çok sıkıntı içindeydi. Arada bir öksürüyordu. Gece, aralıklı olarak bir saat uyudu. El ve ayaklarında farkına
          varılan soğukluk ovuşturularak giderilmeye çalışıldı.
          Aynı günün sabahı saat 10.30’da doktorlar yanına geldiler. Karnında toplanan sudan o kadar rahatsız
          olmaktaydı ki bunun mutlaka alınmasını istedi.
          Atatürk o gün öğleden evvel Dr. Nihat Reşat Belger’i çağırdı ve ona:
          “Doktor, karnımdaki bu suyu çekmek zamanı geldi. Çünkü bu mayi benim nefesime dokunuyor. Soluk almamı
          güçleştiriyor. Bunu çekip alın” dedi.
          “Dr. Nihat Reşat Belger’in:
          “Emr-i devletinizi yarın ifa ederiz. Çünkü malum-u devletiniz üzere su çekilmeden önce kalbi takviye edecek
          tedbirler almak zarureti vardır” demesi üzerine Atatürk:
          “Emrediyorum. Bunu bugün çekin” diye çıkıştı.
          “Vakit öğleye yaklaşmıştı. Atatürk başta özel doktoru Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp ile diğer doktorları
          yanına çağırttı ve:
          “Ben çok muzdaribim, hemen suyu alın!” diyerek isteğini tekrarladı.
          Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp:
            “Efendimiz, yarın yapılacak, her şey hazırlanıyor” diye cevap verdi.”
          Atatürk: “Bugünle yarın arasında ne fark var? Hemen yapınız” diye direndi.
          “İlk ponksiyonu yapmış olan Prof. Dr. Mim Kemal Öke’nin halen Gülhane’de ders vermesi dolayısı ile
          sarayda bulunmadığı, ertesi güne ertelenmesi gerektiği anlatıldı ise de Atatürk,
          “İşte Dr. Kâmil (Berk) Bey var, zaten bu işi en iyi beceren de o imiş, o yapsın” dedi.
           Bu direniş karşısında doktorlar yanından ayrıldılar. Doktorların dışarı çıkmalarıyla beraber Atatürk’ün
          kaşları çatıldı ve sesi de hiddetlendi:
   7   8   9   10   11   12   13   14   15   16   17