Page 27 - Münip E-Book
P. 27
sabah anneannemin üzerimdeki yorganı çekmesiyle Aradan çok zaman geçti, anneannem yatalak oldu. İşte
uyanırdım. Anneannem çok titiz bir insandı, dağınıklığı alzheimerın görünmeyen yüzü. Ya da görünmesi isten-
da hiç sevmezdi. Yorganı üzerimden alıp katlamaya çalı- meyen. Anneannemin bacakları ve kolları kıvrıldı. Ne
şırdı. “Dağınık durmasın.” derdi. Her gün beyaz halıları yapsak da açılmadı. Zaten zorlasak kırılırdı. Altına bez
elinden kurtarmaya çalışırdık. Kirlenir diye kaldırmaya bağlandı. Yemeğini yiyemez, su içemez oldu. Annem-
çalışırdı. Ortalıkta durmasın diye her bir eşyayı başka ler ona mama yediriyorlardı. Şırıngayla su veriyorlardı.
bir yere tıkıştırırdı. Sonra ara ki bulasın! Çok eşyam kay- Yürüyemediği için kucaklayıp banyoya götürüp sandal-
boldu öyle. yeye oturttururlar ve banyo yaptırırlardı. Tabii zamanla
bu da mümkün olmadı. Alzheimera bağlı olarak vücu-
Sabah sohbetlerine bayılırdık kardeşimle. Dedem her dunda yaralar açılıyordu. Yaradan kastım, kemikti. Vü-
sabah uyandığında kapalı balkona geçer, gelen geçeni cudundaki kemikler dışarı fırlıyordu. Bakımı oldukça
seyrederdi. Biz de uyanır uyanmaz dedemin yanına ko- zordu ve çok can yakıcıydı.
şardık. Anneannemi de yanımıza zorla ikna edip oturt-
tururduk. Tabii sürekli kalkmaya çalışırdı ya! O, saba- Anneannem bir alzheimer hastasının yaşayabileceği
hın erken saatlerinde yaşanan konuşmaları hiçbir şeye en uzun süreye kadar yaşadı: on beş yıl. Biz her zaman
değişmem. ölümün onun için kurtuluş olacağına inandık. Annean-
nemin bacakları öldüğünde bile açılamadı. Tabutun ka-
Öğlen saatlerinde balkon sıcak olduğu için içeriye ge- pağını kapatamadık. Ama mezarına girdiğinde bacakları
çerdik. Dedem eğlenceli bir insandı. Bizimle oyun oy- açılmış, öyle söylüyor dayım.
namaya asla hayır demezdi. Kendi çapımızda bir oyun Anneannemin vefatından iki ay sonra da dedem vefat
türetmiştik “uçakçılık” diye. Çok saçma bir oyundu etti. Anneannem “ Biz beraber öleceğiz.” dermiş hep,
ama en eğlendiğimizdi. Salonun ortasında sehpa vardı.
iyiyken. Öyle de oldu. Yan yana gömüldüklerinde top-
Dedem sehpaya en yakın koltuğa oturur, kollarını uza- rakları birbirine karışmıştı. Belki de o, hayatımda gördü-
tırdı. Ben de kardeşimi sırtıma alır, sehpanın etrafında ğüm en güzel görüntüydü.
dedemin kollarına yakalanmadan dönmeye çalışırdım.
Çünkü dedem gıdıklayarak bizi yakalamaya çalışırdı.
Ağzıyla da garip sesler çıkarırdı. Çok gülerdik. Baktık
dayanamıyoruz, kendimizi yere atardık. Gıdıklamaya
devam ederdi dedem. Salonda kahkahalarımız yankı-
lanırdı.
Dedemin nefesi sıkıştırana kadar bu oyuna devam eder-
dik. Sonra annem ne kadar kızsa da koltukların minder-
lerini çıkarır, ev kurardık. Minik olurdu ama içine ne var
ne yok sığdırmasını bilirdik. Sonra minderlerin üstüne
atlar bozardık. Minderleri koltuklara dayar kaydırak ya-
pardık. Yastık savaşını minder savaşına çevirirdik. Emin
olun, onun bedeli daha ağırdı.
Anneannem hiçbirimizi tanımazdı. Dedemi babası sanır
bir tek onun sözünü dinlerdi. Aynadaki kendi görün-
tüsünü annesi sanır onunla -kendisiyle- uzun uzadıya
sohbet ederdi. Aynanın başından alamazdık. Eline bir et
bebek verip onu sallamasını söylerdik. Kadıncağız saat-
lerce onu ayağında sallardı. Bebeğe vurunca çok kızar-
dı. Bebeği kucağına alır ve bizi kovalardı. O bebeği hâlâ
saklarım. Bebeğin ağzında ne olduğunu çözemediğimiz
bir şey var. Anlaşılan anneannem, bebeğe bir şeyler ye-
dirmeye çalışmış.
2021/1 25