Page 685 - Yaratılış Atlası 2. Cilt
P. 685

Harun Yahya






                 Sonuçta, Laetoli G bölgesindeki 3.5 milyon yıllık ayak izleri bugünkü günümüz insanlarının izlerine çok
                 benzemektedir. Bulgu, bu izleri bırakan canlıların bizden daha kötü ya da farklı yürüyen bir canlı olduğunu
                 göstermemektedir. Eğer bu izler bu kadar eski olmasalardı, bunların da bizim gibi bir Homo türü tarafından
                 bırakıldıklarını hiç tartışmasız kabul edebilirdik... Ama yaş sorunu nedeniyle, bu izlerin Lucy fosili ile aynı

                 türe, yani Australopithecus afarensis türüne ait bir canlı tarafından bırakıldığı varsayımını kabul etmek duru-
                 mundayız.   173

                 Kısacası, 3.6 milyon yıl yaşında olduğu söylenen bu ayak izlerinin Australopithecus'a ait olması im-
             kansızdı. Ayak izlerinin Australopithecus tarafından yapıldığının düşünülmesinin nedeni ise sadece, fo-
             sillerin bulunduğu ve 3.6 milyon yıl yaş biçilen volkanik tabakaydı. Bu kadar eski bir tarihte insanların

             yaşamış olamayacağı düşünülerek, izler Australopithecus'a atfedilmişti.
                 Laetoli izleri hakkında yapılan bu yorumlar, bizlere çok önemli bir gerçeği göstermektedir. Evrimci-
             ler, teorilerini bilimsel bulgulara dayanarak değil, bilimsel bulgulara rağmen savunmaktadırlar! Ortada
             ne olursa olsun, körü körüne savunulan bir teori vardır ve ele geçirilen her aleyhte bulgu, bu teoriye uy-
             durulmak için çarpıtılmakta ya da görmezden gelinmektedir.

                 Kısacası, evrim teorisi bilimsel bir teori değildir. Bilime rağmen yaşatılan bir dogmadır.


                 Son Kanıt: Sahelanthropus tchadensis ve Evrim A¤acının Çöküflü


                  Evrim teorisinin insanın kökeni hakkındaki iddialarını yıkan en son bulgu ise, 2002 yazında Orta
             Afrika ülkesi Çad'da bulunan ve Sahelanthropus tchadensis adı verilen fosil oldu.
                  Bu fosil, Darwinizm dünyasını birbirine kattı. Dünyaca ünlü Nature dergisi, fosili duyuran haberin-

             de, "Bulunan yeni kafatası, insanın evrimi hakkındaki düşüncelerimizi tamamen batırabilir." iti-
             rafında bulundu.    174
                  Harvard Üniversitesi'nden Daniel Lieberman, bu yeni bulgunun "küçük bir nükleer bomba kadar
             etkili olacağı"nı söyledi.   175

                  Bunun nedeni, bulunan fosilin 7 milyon yıl yaşında olmasına rağmen, "insanın en eski atası" oldu-
             ğu iddia edilen ve 5 milyon yıl yaşındaki Australopithecus türü maymunlardan (evrimcilerin bugüne ka-
             dar temel aldıkları kıstaslara göre) daha "insansı" bir yapıya sahip olmasıydı. Bu durum, gerçekte hep-
             si soyu tükenmiş maymun türleri arasında, son derece subjektif ve ön yargılı olan "insana benzerlik" kri-

             terlerine göre kurulan evrimsel ilişkilerin tamamen hayali olduğunu gösteriyordu.
                  John Whitfield, 11 Temmuz 2002 tarihli Nature dergisinde yayınlanan "Oldest Member of Human
             Family Found" başlıklı makalesinde, George Washington Ünivesitesi'nden evrimci antropolog Bernard
             Wood'dan alıntı yaparak bu görüşü doğruluyordu:

                 Üniversiteye başladığım 1963 yılında, insanın evrimi bir merdiven gibi görülüyordu. Bu merdivenin basa-

                 makları, maymundan insana doğru ilerleyen ve her aşaması bir öncekinden daha az maymunsu olan bir se-
                 ri ara formdan meydana geliyordu... Ama şimdi insanın evrimi (karmakarışık) bir çalıya benziyor... Fosille-
                 rin birbirleriyle nasıl bir ilişkisi olduğu ve herhangi birisinin gerçekten insanın atası olup olmadığı hala
                 tartışmalı. 176

                 Yeni bulunan maymun fosili konusunda Nature dergisinin editörü ve önde gelen bir paleoantropo-

             log olan Henry Gee'nin yaptığı yorumlar da son derece önemliydi. Gee,  The Guardian gazetesinde
             yayınlanan yazısında, fosil üzerinde yapılan tartışmalara değiniyor ve şöyle yazıyordu:

                 Sonuç ne olursa olsun, bu kafatası, bir kez daha ve kesin olarak göstermiştir ki, eskiden beri kabul edilen (in-
                 sanla maymun arasındaki) 'kayıp halka' düşüncesi saçmadır... Şu an çok açık olarak görülmelidir ki, zaten
                 her zaman için son derece sallantılı olan kayıp halka düşüncesi, artık tamamen geçerliliğini yitirmiştir.        177















                                                                                                                          Adnan Oktar    683
   680   681   682   683   684   685   686   687   688   689   690