Page 187 - Basitliğin Kirli Kültürü
P. 187
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR) 185
Uzun yıllardır on binlerce mühendis üç boyutlu TV yapmaya, gö-
zün görme kalitesine ulaşmaya çalışmaktadırlar. Evet, üç boyutlu
bir televizyon sistemi yapabildiler ama onu da gözlük takmadan üç
boyutlu görmek mümkün değil, kaldı ki bu suni bir üç boyuttur.
Arka taraf daha bulanık, ön taraf ise kağıttan dekor gibi durur.
Hiçbir zaman gözün gördüğü kadar net ve kaliteli bir görüntü oluş-
maz. Kamerada da, televizyonda da mutlaka görüntü kaybı mey-
dana gelir.
İşte evrimciler, bu kaliteli ve net görüntüyü oluşturan mekaniz-
manın tesadüfen oluştuğunu iddia etmektedirler. Şimdi biri size, oda-
nızda duran televizyon tesadüfler sonucunda oluştu, atomlar bira-
raya geldi ve bu görüntü oluşturan aleti meydana getirdi dese ne
düşünürsünüz? Binlerce kişinin biraraya gelip yapamadığını şuursuz
atomlar nasıl yapsın?
Gözün gördüğünden daha ilkel olan bir görüntüyü oluşturan alet
tesadüfen oluşamıyorsa, gözün ve gözün gördüğü görüntünün de
tesadüfen oluşamayacağı çok açıktır. Aynı durum kulak için de ge-
çerlidir. Dış kulak, çevredeki sesleri kulak kepçesi vasıtasıyla top-
layıp orta kulağa iletir; orta kulak aldığı ses titreşimlerini güçlendi-
rerek iç kulağa aktarır; iç kulak da bu titreşimleri elektrik sinyal-
lerine dönüştürerek beyne gönderir. Aynen görmede olduğu gibi
duyma işlemi de beyindeki duyma merkezinde gerçekleşir.
Gözdeki durum kulak için de geçerlidir, yani beyin, ışık gibi sese
de kapalıdır, ses geçirmez. Dolayısıyla dışarısı ne kadar gürültülü de
olsa beynin içi tamamen sessizdir. Buna rağmen en net sesler be-
yinde algılanır. Ses geçirmeyen beyninizde bir orkestranın senfoni-
lerini dinlersiniz, kalabalık bir ortamın tüm gürültüsünü duyarsınız.
Ama o anda hassas bir cihazla beyninizin içindeki ses düzeyi ölçül-
se, burada keskin bir sessizliğin hakim olduğu görülecektir. Net bir