Page 163 - İmanın Güzellikleri
P. 163
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Mesela bakıyorsun bir mason yayın organında bir
Müslümanla ilgili bir yazı çıkıyor. “Vay neler oluyormuş?”
diyor. Ama evde kahvesini höpürdeterek içiyor. Bacak bacak
üstüne atmış. Hiçbir riskin içine girmez. Hiçbir mücadelenin
içine girmez. Ondan sonra, bir eli yağda bir eli balda, kendi işin-
de gücünde, çoluğa çocuğa karışmış. İşleri düzgün gidiyor
kendi kafasına göre dünyevi anlamda. Ama öbür tarafta
Müslüman kişi Allah rızası için varını yoğunu Allah yolunda
harcamış, hayatın bütün sosyal yönlerinden çekilmiş, her türlü
tehlikenin içine girmiş, dolayısıyla her türlü iftiraya, baskıya,
zulme maruz kalmış. Buna rağmen evindeki o keyif içinde
yaşayan adamların mason gazetelerden öğrendikleri haberlerin
muhatabı oluyor. Bir de kendini savunmak mecburiyetinde
kalıyor, üstüne üstlük.
Bak o tebliğ yapmayan, dini yaymayan adamlar onun hak-
kında yorum yapıyorlar. O Müslüman da tebliğini durduruyor,
bu sefer onların yorumunu da düzeltmekle uğraşıyor. Halbuki
orada hiç olmazsa o ehl-i keyif takım, “arkadaş” demesi lazım,
“ben bir ibadet yapayım, bari fasıktan gelen haberi araştırayım,
inanmayayım, gözümle göreyim, kulağımla işiteyim” demesi
gerekirken, bunu yapmıyorlar. Bunu yapmayınca ne olur?
Müslümanın aldığı sevap on ise, milyon olur. Sevap kazandır-
ma sebebidir bu varlıklar. Yani mutlaka hikmetle yaratılırlar.
Mesela o olmazsa, o fasığın haberine inanan adamlar olmazsa,
Müslüman daha az sevap kazanır. Müslümanın sevabını çoğal-
tan varlıklardır onlar, onun için onlar da hayırla, hikmetle yara-
tılırlar. Ama doğrusunu bilsinler diye anlatıyorum. Ahiret
sorumluluğunu anlasınlar diye. Yoksa fayda getiriyorlar o
yönüyle.” (Sayın Adnan Oktar’ın 25 Ocak 2010 tarihli Adıyaman
Asu ve Kral Karadeniz TV röportajından)