Page 243 - Risale-i Nur - Asa-yı Musa
P. 243

ONBİRİNCİ  HÜCCET- İ İMANİYE                                                                                               245

           yanına durmuş, o Fermanın mealini umuma beyan ediyor. İşte şu Fer-
           manın üslûbları öyle bir tarzda parlıyor ki, herkesin Nazar-ı İstihsanını
           celbediyor ve öyle ciddî, ehemmiyetli mes'eleleri zikrediyor ki, herkes
           kulak vermeye mecbur oluyor. Çünki bütün bu memleketi idare eden ve
           bu  sarayı  yapan  ve  bu  acaibi  izhar  eden  Zâtın  Şuunatını,  Ef'alini,
           Evamirini, Evsafını birer birer beyan ediyor. O Fermanın Heyet-i Umu-
           miyesinde bir Turra-i A'zam olduğu gibi, bak herbir Satırında, herbir
           Cümlesinde taklid edilmez bir turra olduğu misillü, ifade ettiği Manalar,
           Hakikatlar,  Emirler,  Hikmetler  üstünde  dahi,  o  Zâta  mahsus  birer
           manevî hâtem hükmünde ona has bir tarz görünüyor.

                  Elhasıl: O Ferman-ı A'zam, güneş gibi o Zât-ı A'zam'ı gös-
           terir; kör olmayan görür…

                  İşte ey arkadaş! Aklın başına gelmiş ise, bu kadar kâfi. Eğer bir
           sözün varsa, şimdi söyle. O inadçı adam cevaben dedi ki: "Ben, senin
                                             ِ ِ

           bu Bürhanlarına karşı yalnız derim:  ۪دمحْلَا inandım. Hem güneş gibi
                                             للّٰ
                                             ۪
                                             ه
                                               ُ ْ َ
           parlak ve gündüz gibi aydın bir tarzda inandım ki: Şu memleketin tek
           bir Mâlik-i Zülkemali, şu Âlemin tek bir Sahib-i Zülcelali, şu sarayın
           tek bir Sâni'-i Zülcemali bulunduğunu kabul ettim. Allah senden  razı
           olsun ki, beni eski inadımdan ve divaneliğimden kurtardın. Getirdiğin
           Bürhanların herbirisi tek başıyla bu Hakikati göstermeye kâfi idi. Fakat
           herbir  Bürhan  geldikçe  daha  revnakdar,  daha  şirin,  daha  hoş,  daha
           Nurani,  daha  güzel  Marifet  Tabakaları,  tanımak  perdeleri,  Muhabbet
           Pencereleri açıldığı için bekledim, dinledim."

              Tevhidin Hakikat-ı Uzmasına ve "Âmentü Billah" İmanına işaret
           eden hikâye-i temsiliye tamam oldu. Fazl-ı Rahman, Feyz-i Kur'an, Nur-
           u  İman  sayesinde  Tevhid-i  Hakikînin  güneşinden,  hikâye-i  temsil-
           iyedeki oniki Bürhana mukabil, oniki Lem'a ile bir Mukaddemeyi gös-
           tereceğiz.(*)

                                  ۪ ةيادِهْلا۪و۪قيفوَّتلا۪للّٰا۪نم۪و
                                                 ِ
                                                      ِ

                                  ُ َ َ
                                                        َ
                                                  ه َ
                                        َ ُ
                                             ْ
                  ------------------
              (*) Bu kısım, Yirmiikinci Söz'dedir
   238   239   240   241   242   243   244   245   246   247   248