Page 238 - Risale-i Nur - Asa-yı Musa
P. 238

240                                                                                                                                        ASA-YI MUSA

          birtek maddeden yapılıyor. O maddeyi getiren, ihzar eden ve ip haline
          getiren, elbette bilbedahe birdir. Çünki o iş, iştirak kabul etmez. Öyle
          ise bütün nescolunan san'atlı şeyler, Ona mahsustur. Hem de bak, bu
          dokunan, yapılan şeylerin herbir cinsi, bütün memleketin her tarafında
          bulunuyor; bütün ebna-yı cinsleriyle öyle intişar etmiş; beraber olarak
          birbiri içinde, bir tarzda, bir anda yapılıyor, nescediliyor. Demek tek bir
          Zâtın işidir, tek bir Emirle hareket ediyor. Yoksa böyle bir anda, bir
          tarzda, bir keyfiyette, bir heyette ittifak ve muvafakat, muhaldir. Öyle
          ise bu san'atlı şeylerin herbirisi, o gizli Zâtın bir ilânnamesi hükmünde,
          Onu gösteriyor. Güya herbir çiçekli kumaş, herbir san'atlı makine, herbir
          tatlı lokma, o mu'ciznüma Zâtın birer Sikkesi, birer Hâtemi, birer Nişanı,
          birer Turrası hükmünde; lisan-ı hal ile herbirisi der:
                 "Ben kimin san'atıyım, bulunduğum sandıklar ve dükkân-
          lar da Onun Mülküdür." Ve herbir nakış der: "Beni kim dokudu
          ise,  bulunduğum  top  da  Onun  dokumasıdır."  Herbir  tatlı  lokma
          der:  "Beni  kim  yapıyor,  pişiriyorsa  bulunduğum  kazan  dahi
          Onundur." Herbir makine der: "Beni kim yapmış ise, memlekette
          intişar eden bütün emsalimi de O yapıyor ve bütün memleketin her
          tarafında bizi yetiştiren, Odur. Demek memleketin Mâliki de Odur.
          Öyle ise, bütün bu memlekete, bu saraya Mâlik kimse, O bize Mâlik
          olabilir." Meselâ, nasıl mîrîye mahsus tek bir palaska veyahut birtek
          düğmeye Mâlik olmak için, onları yapan bütün fabrikalara Mâlik olmak
          lâzımdır ki, onlara hakikî Mâlik olsun. Yoksa o boşboğaz başıbozuktan,
          "mîrî malıdır" diye elinden alınıp, tecziye edilir.
                 Elhasıl:  Nasıl  bu  memleketin  anasırı,  memlekete  muhit  birer
          maddedir. Onların Mâliki de, bütün memlekete Mâlik birtek Zât olabilir.
          Öyle de, bütün memlekette intişar eden san'atlar, birbirine benzediği ve
          birtek sikke izhar ettikleri için, bütün memleket yüzünde intişar eden
          masnular, herbir şeye hükmeden tek bir Zâtın san'atları olduğunu göster-
          iyorlar.
                 İşte ey arkadaş! Madem şu memlekette, yani şu Saray-ı Muh-
          teşemde bir birlik alâmeti vardır; bir Vahdet Sikkesi var. Çünki bir kısım
          şeyler, bir iken; ihatası var. Bir kısım, müteaddid ise  -fakat birbirine
          benzediği ve her tarafta bulunduğu için- bir vahdet-i nev'iye gösteriyor.
          Vahdet ise, bir Vâhidi gösterir. Demek Ustası da, Mâliki de, Sahibi de,
          Sânii      de      bir      olmak      lâzımgelir.     Bununla     beraber     sen
   233   234   235   236   237   238   239   240   241   242   243