Page 236 - Risale-i Nur - Asa-yı Musa
P. 236

238                                                                                                                                        ASA-YI MUSA

          -miçekli şeyler kayboldular. Muntazaman yerlerine ve mahiyetçe onlara
          benzer, fakat suretçe ayrı, başkaları geldiler. Âdeta şu ova, dağlar birer
          sahife;  yüzbinlerle  ayrı  ayrı  kitablar  içinde  yazılıyor.  Hem  hatasız,
          noksansız olarak yazılıyor. İşte, bu işler yüz derece muhaldir ki; kendi
          kendine olsun. Evet nihayet derecede san'atlı, dikkatli şu işler, kendi
          kendine  olmak  bin  derece  muhaldir  ki:  Kendilerinden  ziyade,
          San'atkârlarını gösteriyorlar. Hem bunları işleyici öyle mu'ciznüma bir
          Zâttır ki, hiçbir iş, Ona ağır gelmez. Bin Kitab yazmak, bir harf kadar
          Ona kolay gelir. Bununla beraber her tarafa bak ki, hem öyle bir Hik-
          metle herşeyi  yerli yerine koyuyor  ve öyle mükrimane herkese lâyık
          oldukları lütufları yapıyor; hem öyle ihsan-perverane umumî perdeler
          ve  kapılar  açıyor  ki,  herkesin  arzularını  tatmin  ediyor.  Hem  öyle
          sehavet-perverane sofralar kuruyor ki, bütün bu memleketin halklarına,
          hayvanlarına, herbir taifesine has ve lâyık, belki herbir ferdine mahsus
          ismiyle ve resmiyle bir tabla-yı nimet veriliyor. İşte dünyada bundan
          muhal  bir  şey  var  mı  ki,  bu  gördüğümüz  işler  içinde  tesadüfî  işler
          bulunsun veya abes ve faidesiz olsun veya müteaddid eller karışsın veya
          Ustası herşeye muktedir olmasın veya herşey Ona musahhar olmasın!
          İşte ey arkadaş! Haddin varsa buna karşı bir bahane bul.

                 Yedinci Bürhan
                 Ey arkadaş gel! Şimdi bu cüz'iyatı bırakıp, saray şeklindeki bu
          acib Âlemin eczalarının birbirine karşı olan vaziyetlerine dikkat ede-
          ceğiz. İşte bak: Bu Âlemde o derece intizam ile küllî işler yapılıyor ve
          umumî inkılablar oluyor ki, âdeta bütün bu saraydaki mevcud taşlar, to-
          praklar, ağaçlar, herbir şey, birer fâil-i muhtar gibi bütün bu Âlemin Ni-
          zamat-ı  Külliyesini  gözetip,  ona  göre  tevfik-ı  hareket  ediyor.  Birbi-
          rinden en uzak şeyler, birbirinin imdadına koşuyor. İşte bak: Gaibden
          acib bir kafile (Haşiye-10) çıkıp geliyor. Merkebleri ağaçlara, nebatlara,
          dağlara benzerler. Başlarında birer tabla-yı erzak taşıyorlar. İşte bak: Bu
          tarafta bekleyen muhtelif hayvanatın erzaklarını getiriyorlar. Hem de
          bak: Bu kubbede o azîm elektrik lâmbası (Haşiye-11) onlara ışık verdiği
          gibi, bütün taamlarını öyle güzel pişiriyor.. yalnız, pişirilecek taamlar
          bir Dest-i Gaybî tarafından
                 ------------------
                 (Haşiye-10):  Umum  hayvanatın  erzakını  taşıyan,  nebatat  ve  eşcar  ka-
          fileleridir.
                 (Haşiye-11): O azîm elektrik lâmbası, Güneş'e işarettir.
   231   232   233   234   235   236   237   238   239   240   241