Page 56 - Risale-i Nur - Asa-yı Musa
P. 56

58                                                                                                                                          ASA-YI MUSA


          Hem hiç bir cihet-i imkânı var mı ve hiç Akıl kabul eder mi ki; bütün
          masnuatıyla kendini tanıttırana ve sevdirene ve teşekküratı fiilen ve ha-
          len isteyene mukabil; Kâinatı velveleye veren Hakikat-ı Kur'aniye ile
          Zülcelal O San'atkârı ekmel bir tarzda tanıyıp ve tanıttırıp ve sevip ve
                                                          ِ
                                                         ۪ للّٰ
                                               ْ
          sevdirip ve teşekkür edib ve ettirip ve ۪بكَا ۪ ۪ للَّٰا   ۪دمحْلَا ۪ ۪ للّٰا۪نا ۪ حبس
                                                          ه
                                                                     َ
                                                                   ه
                                              َ     ُ ه     ُ ْ َ      َ ْ ُ
          ler ile küre-i arzı Semavata işittirecek derecede konuşturup ve kara ve
          denizleri cezbeye getirecek bir vaziyetle, bin üçyüz sene zarfında nev'-i
          beşerin kemmiyeten beşten birisini ve keyfiyeten ve İnsaniyeten yarısını
          arkasına alıp o Hâlık'ın bütün Tezahür-ü Rububiyetine geniş ve küllî bir
          Ubudiyetle  mukabele  eden  ve  bütün  Makasıd-ı  İlahiyesine  karşı
          Kur'anın Sureleriyle Kâinata ve asırlara bağıran, Ders veren, Dellâllık
          eden ve Nev'-i İnsanın şerefini ve kıymetini ve vazifesini gösteren ve
          bin Mu'cizatıyla tasdik edilen Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm, en
          müntehab  Mahluku  ve  en  mükemmel  Elçisi  ve  en  büyük  Resulü  ol-
          masın!      Hâşâ      ve      kellâ!      Yüzbin      defa    hâşâ!..       Demek



               ِ
                   َٓ ِ
           ۪للّٰا َّ۪لاا۪هٰلا َ۪لا ۪نَا۪دهشَا        Hakikatı   ,         bütün            Hüccetleriyle
          ُ ه
                      ْ ُ َ ْ
                 َ
          ِ
           ۪ للّٰا۪لوسر۪ادمحم۪نَا۪دهشَا Hakikatını isbat eder.
              ُ
                 َ ً َّ َ ُ َّ ُ َ ْ
           ه
                ُ
                 Hem hiç imkân var mı ki; bu Kâinatın Sâni'i, mahlukatını yüzbin
          diller ile birbiriyle konuştursun ve onların konuşmalarını işitsin ve bilsin
          ve kendisi konuşmasın. Hâşâ!..

                 Hem hiç Akıl kabul eder mi ki; Kâinattaki Makasıd-ı İlahiyesini
          bir Ferman ile bildirmesin. Ve Muammasını açacak ve mahlukat ne yer-
          den geliyorlar ve ne yere gidecekler ve ne için böyle kafile kafile ar-
          kasında buraya gelip bir parça durup geçiyorlar, diye üç dehşetli sual-i
          umumîye  hakikî  cevab  verecek  Kur'an  gibi  bir  Kitabı  göndermesin.
          Hâşâ!..

                 Hem hiç mümkün müdür ki; onüç asrı ışıklandıran ve her saatte
          yüz milyon lisanlarda Kemal-i Hürmetle gezen ve milyonlar Hâfızların
          Kalblerinde  Kudsiyetiyle  yazılan  ve  nev'-i  beşerin  keyfiyeten  kısm-ı
          a'zamını Kanunlarıyla idare eden ve nefislerini ve Ruhlarını ve Kalbler-
          ini ve Akıllarını Terbiye ve Tezkiye ve Tasfiye ve Talim eden ve Risale-
          i Nur'da kırk Vech-i İ'cazı isbat edilen ve kırk taife ve tabaka-i nâsa
   51   52   53   54   55   56   57   58   59   60   61