Page 53 - Risale-i Nur - Asa-yı Musa
P. 53
Dokuzuncu Mes'ele
ِ
ِ ِ ِ
ِ
۪ للّٰا ِ ب ۪ ۪ نمٰا ٌّ۪لُك۪نونمءومْلاو ۪ ۪ ه ِ بر ۪نم۪هيَلا۪لِز ْ ۪ ۪ ُا ۪ ن َ ۪ َٓ ام ِ ب ۪لوسرلا ۪ ۪ نمٰا
ُ
ه
ْ َ
ْ
َ َ
َ
َ َ
َ ُ ْ ُ َ
ِّ
ُ ِّ
ِ ۪ هلسر ۪نم۪دحَا۪يب۪قِرفنَ۪لا ۪ ۪ هلسر ۪ ۪و ۪ هِبتك ۪ ۪ و ُ ۪ هتَكئٰلم ۪ ۪و
ِ
ِ ِ َٓ
ِ ٍ
ُ ْ ُ َ َ ْ َ ُ َ ُ ُ َ ُ َ ُ َ َ
ِّ
ilâ âhir-il Âye...
Bu Âyet-i Ecma ve A'lâ ve Ekber'in bir küllî ve uzun Nükte-
sini beyan etmeğe, bir dehşetli manevî sual ve bir azametli ve İlahî
bir Nimetin inkişafından neş'et eden bir hal sebebiyet verdiler. Şöyle
ki: Manen Ruha geldi; neden bir Cüz'-ü Hakikat-ı İmaniyeyi inkâr
eden kâfir olur ve kabul etmeyen Müslüman olmaz? Halbuki Allah
ve Âhirete İman bir güneş gibi o karanlığı izale etmek lâzım geliyor.
Hem neden bir Rükün ve Hakikat-ı İmaniyeyi inkâr eden mürted ol-
ur, küfr-ü mutlaka düşer ve kabul etmeyen İslâmiyetten çıkar? Hal-
buki sair Erkân-ı İmaniyeye İmanı varsa, onu küfr-ü mutlaktan kur-
tarmak lâzım geliyor?
Elcevab: İman altı Rüknünden çıkan öyle bir Vahdanî
Hakikattır ki, tefrik kabul etmez. Ve öyle bir küllîdir ki, tecezzi
kaldırmaz. Ve öyle bir külldür ki kabil-i inkısam olmazlar.
Çünki herbir Rükn-ü İmanî, kendini isbat eden hüccetleriyle sair
Erkân-ı İmaniyeyi isbat eder. Herbiri herbirisine gayet kuvvetli
bir Hüccet-i A'zam olur. Öyle ise bütün Erkânı, bütün delilleriyle
sarsmayan bir fikr-i bâtıl, Hakikat nazarında bir tek Rüknü, belki bir
Hakikatı ibtal edib inkâr edemez. Belki adem-i kabul perdesi altında
gözünü kapamakla, bir küfr-ü inadî yapabilir. Gitgide küfr-ü mutlaka
düşer, İnsaniyeti mahvolur. Hem maddî, hem manevî Cehennem'e gi-
der.