Page 197 - Risale-i Nur - Sikke-i Tasdik-i Gaybi
P. 197

PARLAK FIKRALAR ve GÜZEL MEKTUBLAR                                              199



           tabiatı  O  delmiş  geçmiş,  Hakikat  Nuruna  girmiş.  Yirmidokuzuncu  ve
           Otuzuncu  ve  Onaltıncı  Sözler  gibi  ekser  parçalarında,  Hakaik-ı  Îmani-
           yenin yüzer Tılsımlarını Keşf ve Îzah edip Aklı inkârdan, tereddüdlerden
           kurtarmış.  İşte  bu  Hakikat  içindir  ki;  bu  çok  usandırıcı  zamanda,
           usandırmayacak bir tarzda çok tekrar ile Aklı başında olanları Risale-i Nur
           ile meşgul ediyor.

                  Re'fet Mektubunda demiş: "Ne vakit bir araya gelsek, Sözler'den
           birisini  açıp  okuruz,  tatlı  tatlı  istifade  edip  Üstadımızla  görüşürüz.  Hem
           Risale-i Nur'un en bariz hâsiyeti usandırmamaktır. Yüz def'a okunsa, yüz
           birincide yine zevk ile okunabilir." demiş. Doğru söylemiş.

                  Yalnız,  Risale-i  Nurun  Tercümanı  hakiki  Vazifesinin  haricinde
           dünyadaki  istikbaliyata  nadiren  ara  sıra  bakması  zâhirî  bir  müşevveşiyet
           verir.  Meselâ:  Bundan  otuz-kırk  sene  evvel,  "Bir  Nur  gelecek,  bir  Nur
           Âlemi  göreceğiz"  demiş  ve  o  mânayı  geniş  bir  dairede  ve  siyasette
           tasavvur  etmiş.  Hem  bundan  ondört,  onbeş  sene  evvel,  "Dinsizliği
           çevirenler müdhiş Semavi Tokatlar yiyecekler" diye büyük geniş küre-i arz
           dairesindeki  hâdiseyi  dar  bir  memlekette  ve  mahdut  insanlarda  tasavvur
           etmiş.  Halbuki  istikbal,  o  iki  İhbar-ı  Gaybîyi  tasavvurun  pek  fevkınde
           tefsir  ve  tâbir  eyledi.  Eski  Said'in  "Bir  Nur  Âlemi  göreceğiz"  demesi,
           Risale-i Nurun  Dairesinin  mânasını  hissetmiş,  geniş  bir  daire-i siyasiye
                                             ِ

                                     ن

                                    ا
                                           ش
           tasavvur  ettiği  gibi; Sırr-ı   ي   َطعَا  انا da "Onüç, ondört sene sonra dinsiz-
                                            َّ
                                         ْ ْ َ
           liği,  zendekayı  neşredenler  müdhiş  tokatlar  yiyecekler"  deyip  geniş  bir
           Hakikatı  dar  bir  dairede  tasavvur  etmiş.  İstikbal  o  iki  Hakikatı  tâbir  ve
           tefsir eyledi. Başta Isparta olarak Risale-i Nur Dairesi evvelki Hakikatı pek
           parlak ve güzel bir surette gösterdiği gibi, ikinci Hakikatı da medeniyet-i
           sefihenin  tuğyânının  ve  maddiyunluk  (Hâşiye)  taununun  aşılamasını
           çeviren ve idare eden ervah-ı habisenin başlarına gelen bu dehşetli Semâvî
                                                    ِ

                                          ا
                                                  ش
                                           ن
           Tokatlar geniş bir dairede Sırr-ı   ي   َطعَا   انا  nın Hakikatını tam tamına
                                               ْ ْ َ
                                                   َّ
           isbat etmiş.
                  Sual  :  Risale-i  Nur  kat'î  bürhanlara  istinaden  hükümleri  aynı
           aynına te'vilsiz, tâbirsiz Hakikat çıkması ve yalnız İşaret-i Tevafukiye ve
           Sünuhat-ı Kalbiyeye îtimaden Beyanatı, böyle dünyevî olan

                  ------------------
                  (Hâşiye): Evet maddiyunluk tâununun hastalığı nev-i beşere bu dehşetli sıtmayı ve küre-i
           arza bu titremeyi vermiştir.
   192   193   194   195   196   197   198   199   200   201   202