Page 192 - Risale-i Nur - Sikke-i Tasdik-i Gaybi
P. 192

194                                                                                   SİKKE-İ TASDÎK-I GAYBÎ


          Sadakatle  girenlerdir.  Çünki  onlar,  Risalet-ün-Nur'dan  aldıkları
          Îman-ı  Tahkikî  Derslerinin  Nuriyle  ve  Göziyle  herşeyde  Rahmet-i
          İlâhiyyenin  izini,  özünü,  yüzünü  görüp  herşeyde  Kemal-i  Hikmetini,
          Cemal-i Adaletini müşahede ettiklerinden, Kemal-i Teslimiyet ve Rıza
          ile  -Rububiyet-i  İlâhiyyenin  icraatından  olan  musibetlere  karşı-
          Teslimiyetle  gülerek  karşılıyorlar,  rıza  gösteriyorlar  ve  Merhamet-i
          İlâhiyyeden  daha  ileri  şefkatlerini  sürmüyorlar  ki  elem  ve  azab
          çeksinler. İşte bu Hakikata binaen, değil yalnız Hayat-ı Uhreviyenin,
          belki  dünyadaki  hayatın  dahi  Saadet  ve  Lezzetini  istiyenler,  hadsiz
          tecrübelerle Risalet-ün-Nur'un Îmanî ve Kur'ânî Derslerinde bulabilir
          ve buluyorlar.

                                                                    Said Nursî

                                          * * *


            EHEMMİYETLİ BİR HOCANIN ÜSTAD HAKKINDA ZİYADE
          HÜSN-Ü ZANNINI TA'DİL ETMEK MÜNASEBETİYLE EMİN VE
              FEYZİNİN O HOCAYA GÖNDERDİKLERİ BİR MEKTUB

                 Aziz,  Sâdık  ve  Muhterem  Hoca  Haşmet  Efendi,

                 Sizin  Müceddid  hakkındaki  Mektubunuzu  hayretle  okuduk,
          Üstadımıza söyledik. Üstadımız diyor ki: "Evet, bu zamanda hem Îman
          ve  Din,  hem  hayat-ı  içtimaiye  ve  Şeriat,  hem  Hukuk-u  Âmme  ve
          Siyaset-i İslâmiye için gayet ehemmiyetli bir Müceddid ister. Fakat en
          ehemmiyetlisi, Hakaik-ı Îmaniyeyi muhafaza noktasındaki tecdid, en
          mukaddes  ve  en  büyüğüdür.  Şeriat  ve  hayat-ı  içtimaiye  ve  siyasiye
          daireleri, ona nisbeten ikinci, üçüncü, dördüncü derecede kalıyor. Rivayet-
          i  Hadîsiyede  Tecdid-i  Din  hakkındaki  ziyade  ehemmiyet  ise,  Îmanî
          Hakaikdeki  tecdid  îtibariyledir.  Fakat  efkâr-ı  âmmede  ve  hayat-perest
          insanların nazarında zâhiren geniş ve hâkimiyet noktasında câzibedar olan
          hayat-ı  içtimaiye-i  İslâmiye  ve  Siyaset-i  Dîniye  cihetleri  daha  ziyade
          ehemmiyetli  göründüğü  için,  o  adese  ile  o  nokta-i  nazardan  bakıyorlar,
          mâna veriyorlar.

                 Hem  bu  üç  vezaif  birden  bir  şahısta  veyahut  bir  cemaatte  bu
          zamanda bulunması ve mükemmel olması ve birbirini cerhetmemesi, pek
          uzak,  âdeta  kabil  görülmüyor,  Âhir  Zamanda  Al-i  Beyt-i  Nebevînin
          Cemaat-ı  Nuraniyesini  temsil  eden  Mehdi'de  ve  Cemaatindeki  Şahs-ı
          Mânevîde ancak içtima' edebilir. Cenâb-ı Hakka
   187   188   189   190   191   192   193   194   195   196   197