Page 188 - Risale-i Nur - Sikke-i Tasdik-i Gaybi
P. 188

190                                                                                   SİKKE-İ TASDÎK-I GAYBÎ


          Âhir  Zamanın  hâdisatı  hakkında  gelen  Rivayetlerin  te'villeri  mutabık  ve
          doğru  çıktıkları  halde  Ehl-i  İlim  ve  Ehl-i Îman  onları  bilmemelerinin  ve
          görmemelerinin Sırrını ve Hikmetini beyan etmek niyetiyle başladım, bir-
          iki sahife yazdım, perde kapandı, geri kaldı. Bu beş senede beş-altı def'a
          aynı  mes'eleye  müteveccih  olup  muvaffak  olamıyordum.  Yalnız  o
          mes'elenin teferruatından bana aid bir mes'eleyi beyan etmek ihtar edildi.
          Şöyle ki:

                 Hürriyetin bidayetinde, Risalet-ün-Nurdan çok evvel, kuvvetli bir
          ümid ve îtikad ile Ehl-i Îmanın me'yusiyetlerini izale için "İstikbalde bir
          Işık  var,  bir  Nur  görüyorum"  diye  müjdeler  veriyordum.  Hattâ
          hürriyetten  evvel  Talebelerime  Beşaret  ederdim.  Tarihçe-i  hayatımda
          Abdurrahman'ın  yazdığı gibi,  "Sünuhat"  misillü  Risalelerde  dahi,  "Ben
          bir  Işık  görüyorum"  diye  dehşetli  hâdiselere  karşı  o  ümid  ile  dayanıp
          mukabele ederdim. Ben de herkes gibi, o ışığı siyaset âleminde ve hayat-ı
          içtimaiye-i  İslâmiyede  ve  çok  geniş  bir  dairede  tasavvur  ediyordum.
          Halbuki  hâdisat-ı  âlem,  iki  harb-i  umumî  ile  beni  o  gaybî  ihbarda  ve
          Beşarette bir derece tekzib edip ümidimi kırdı. Birden bir İhtar-ı Gaybî ile
          kat'î kanaat verecek bir surette Kalbime geldi ki: "Ciddî bir alâka ile senin
          eskidenberi  tekrar  ettiğin;  Işık  var  bir  Nur  göreceğiz  diye  Müjdelerin
          Te'vili ve Tefsiri ve Tâbiri sizin hakkınızda, belki Îman cihetiyle Âlem-i
          İslâm hakkında dahi ehemmiyetli Risalet-ün-Nurdur. Bu bir Işıktır ki, seni
          şiddetli  alâkadar  etmiş  idi.  Ve  bu  bir  Nurdur  ki,  eskide  tahayyül  ve
          tahmininle  geniş  dairede,  belki  siyaset  âleminde  gelecek  mes'udane  ve
          dindarane  hâletlerin  ve  vaziyetlerin  mukaddimesi  ve  müjdecisi  iken,  bu
          muaccel  Işığı  o  müeccel  Saadet  tasavvur  ederek  eski  zamanda  siyaset
          kapısiyle onu arıyordun.

                 Evet,  otuz-kırk  sene  evvel,  bir  Hiss-i  Kablel-Vuku'  ile  hissettin.
          Fakat nasıl kırmızı bir perde ile siyah bir yere bakılsa karayı kırmızı görür,
          sen  dahi  doğru  gördün,  fakat  yanlış  tatbik  ettin,  siyaset  cazibesi  seni
          aldattı."

                                                                           S.N.

                                          * * *
   183   184   185   186   187   188   189   190   191   192   193