Page 43 - Risale-i Nur - Mesnevi-i Nuriye
P. 43

46                                                                                                MESNEVÎ-Î NURİYE


                   Maahaza, insanların haşri nebatatın Haşri gibidir. Bunu gören onu
           nasıl  inkâr  eder?  Haşrin  İcadına  olan  va'di  ise,  bütün  Enbiyanın
           tevatürüyle  ve  büyük  insanların  icmaiyle  sabit  olduğu  gibi  Kur'an-ı
           Kerim'in Lisanıyla da sabittir.

           Ezcümle:

                                                              ٓ ِ
                                       ِ
                              ِ
                                                         ِ
                            ِ   ةمى   يقْلا  َ ْ      ي   ِمو     ى لٰا         مُكنعمجيَل    وه   َ ُ   َّلاا هىلا  َلا     لِلَّا
                                                           َ
                                                                 ُ ه
                                          ْ َّ َ َ ْ َ
                             ى َ
                                       ِ
                              ي
                            اثيدح   ِ  لِلّا     نم      قدصَا     نم  َ َ   هي     و      ي ِ      ف    بي َ َ ْ    َلا     ر
                                         ُ َ
                            َ
                                                ْ
                                     َ ه َ
                                            ْ
           olan Âyet-i  Kerime, büyük bir şiddet  ve kuvvetle Haşrin  İcadına söz
           veriyor. Fakat, bazı insan pek nankördür ki; bütün mevcudat, Sıdkına
           ve  Hak  olduğuna  delalet  ettiği  o  Mâlik-ül  Mülk'ün  Sözlerini  tasdik
           etmez, kendi hezeyanına ve ahmaklığına itimad eder.
                  Ve keza bu Âlemde pek ihtişamlı bir Rububiyet âsârıyla şaşaalı
           bir  Saltanatın  şuaları  görünmektedir.  Evet  görüyoruz  ki:  Koca  arz  -
           sekenesiyle  beraber-  ehlî,  zelil,  muti  bir  hayvan  gibi  o  Rububiyetin
           Emri altında beslenir. Güzde ölmesi, baharda dirilmesi ve bir Mevlevî
           gibi  raks  ve  hareketi  ve  sair  bütün  işleri  o  Emre  tâbi  olduğu  gibi,
           şemsin  de  seyyaratıyla  tanzim  ve  teshiri  ve  sair  vaziyetleri  o  Emre
           bağlıdır. Halbuki, Azametli şu Rububiyet-i Sermediye ve bu Saltanat-ı
           Ebediye  şöyle  zaîf,  zâil,  muvakkat  temeller  ve  esaslar  üzerine  bina
           edilemez. Ve bu mütebeddil, belalı,  kederli,  fâni dünya üzerine kaim
           olamaz. Ancak, bu dünya o Azametli Rububiyetin pek azîm  ve geniş
           dairesi içinde insanları tecrübe ve imtihan, Kudretin Mu'cizelerini teşhir
           ve  ilân  için  kurulmuş  muvakkat  bir  menzildir  ki,  tahrib  edilip  pek
           muazzam,  geniş,  ebedî  ve  bâki  bir  Âleme  cüz'  olmak  için  tebdil
           edilecektir. Binaenaleyh bu tebeddülât ma'rezi olan Âlemin Sâni'i için
           diğer tegayyürsüz, sabit bir Âlemin vücudu zarurîdir.
                  Maahaza, zahirden Hakikata geçen Ervah-ı Neyyire Ashabı ve
           Kulûb-ü  Münevvere  Aktabı  ve  Ukûl-ü  Nuraniye  Erbabı  ve  Kurb-u
           Huzur-u İlahîde dâhil olanlar, o Zât-ı Zülcelal'in mutîler için bir Dâr-ı
           Mükâfat  ve  âsiler  için  bir  Dâr-ı  Mücazat  ihzar  ettiğini  ve  pek  metin
           va'dler ile şedid tehdidleri olduğunu kat'î ihbar ediyorlar. Malûmdur ki,
           va'dleri   îfa   etmemek   bir   zülldür.   Hâlık-ı Âlem   züll   ve  zilletler-
   38   39   40   41   42   43   44   45   46   47   48