Page 148 - Risale-i Nur - Şualar
P. 148

İkinci Bab


                       (Berahin-i Tevhidiyeye Dairdir.)

                          [Dünyaya İman için gönderilen ve bütün Kâinatta
                           fikren seyahat eden ve herşeyden Hâlıkını soran ve
                           her yerde Rabbini arayan ve Hakkalyakîn derece-
                           sinde  İlahını  Vücub-u  Vücud  noktasında  bulan
                           dünya misafiri, kendi Aklına dedi ki: Gel, Vâcib-ül
                           Vücud  Hâlıkımızın  Vahdet  Bürhanlarını  temaşa
                           için yine beraber bir seyahata gideceğiz.

                                   Beraber  gittiler…  Birinci  menzilde  gördüler
                           ki:  Kâinatı  istila  eden  dört  Hakikat-ı  Kudsiye,
                           Vahdeti bedahet derecesinde istilzam edib isterler.]

              BİRİNCİ HAKİKAT: "Uluhiyet-i Mutlaka"dır.

              Evet nev'-i beşerin her taifesi birer nevi İbadet ile fıtrî gibi meşgul
          olması ve sair Zîhayatın, belki cemadatın dahi fıtrî hizmetleri birer nevi
          İbadet  hükmünde  bulunması  ve  Kâinatta  maddî  ve  manevî  bütün
          Nimetlerin  ve  İhsanların  herbiri,  bir  Mabudiyet  tarafından,  Hamd  ve
          İbadeti  yaptıran  perestişe  ve  Şükre  birer  vesile  olmaları  ve  Vahy  ve
          İlhamlar  gibi  bütün Tereşşuhat-ı  Gaybiye  ve Tezahürat-ı  Maneviyenin
          birtek  İlahın  Mabudiyetini  ilân  etmeleri;  elbette  ve  bedahetle  bir
          Uluhiyet-i  Mutlakanın  tahakkukunu  ve  hükümferma  olduğunu  isbat
          ederler. Madem  böyle bir Uluhiyet  Hakikatı  var, elbette  iştiraki  kabul
          edemez.  Çünki  Uluhiyete  yani  Mabudiyete  karşı  Şükür  ve  İbadetle
          mukabele  edenler,  Kâinat  ağacının  en  nihayetlerinde  bulunan  Zîşuur
          meyveleridir  ve  başkaların  o  Zîşuurları  memnun  ve  minnetdar  edib
          yüzlerini kendilerine çevirmesi ve görünmediğinden çabuk unutturula-
          bilen hakikî Mabudlarını onlara unutturması, Uluhiyetin mahiyetine ve
          kudsî maksadlarına öyle bir zıddiyettir ki, hiçbir cihetle müsaade etmez.
          Kur'an'ın çok tekrar ile ve şiddetle şirki red ve müşrikleri Cehennem ile
          tehdid etmesi, bu cihettendir.
   143   144   145   146   147   148   149   150   151   152   153