Page 152 - Risale-i Nur - Şualar
P. 152
154 ŞUÂLAR
Öyle ise gel bir mertebeyi daha bulmak için, bu ibrethanenin diğer bir
menzilinin kapısını daha açmalıyız. Çünki aradığımız hakikî Tevhid,
yalnız tasavvurdan ibaret bir marifet değildir. Belki İlm-i Mantık'ta
tasavvura mukabil ve marifet-i tasavvuriyeden çok kıymettar ve
Bürhanın neticesi olan ve İlim denilen Tasdiktir.
Ve Tevhid-i Hakikî öyle bir Hüküm ve Tasdik ve İz'an ve Kabuldür
ki; her bir şeyle Rabbini bulabilir ve her şeyde Hâlıkına giden bir yolu
görür ve hiç bir şey Huzuruna mani olmaz. Yoksa Rabbini bulmak için
her vakit Kâinat perdesini yırtmak, açmak lâzımgelir. "Öyle ise haydi
ileri!" diyerek, Kibriya ve Azamet kapısını çaldı. Ef'al ve âsâr
menziline ve İcad ve İbda' Âlemine girdi, gördü ki: Kâinatı istila etmiş
beş Hakikat-ı Muhita hükmediyorlar, bedahetle Tevhidi isbat ederler.
BİRİNCİSİ: Kibriya ve Azamet Hakikatıdır. Bu Hakikat, İkinci
Şua'ın İkinci Makam'ında ve Risale-i Nur'un müteaddid yerlerinde
Bürhanlarla izah edildiğinden burada bu kadar deriz ki: Binlerle sene
birbirlerinden uzak bir mesafede bulunan yıldızları, aynı anda aynı
tarzda İcad edib tasarruf eden ve zeminin şark ve garb ve cenub ve
şimalinde bulunan aynı çiçeğin hadsiz efradını, bir zamanda ve bir
surette halkedib tasvir eden.. hem
ِ
۪
ٌ ٍمايَا ِ ِ ٌ ۪ فِ ٌ ٌ س ٌ َّت ٌ ة ٌ ٌضرَلاو ٌ ْ ٌ تاومسلا ٌقَلخ ٌ ىذَّلا ٌوهٌٌyani gökleri ve zemini altı
َ َ
َّ
َ
َ ْ
َ ٰ َّ
َ ه
günde yaratmak gibi geçmiş ve gaybî ve çok acib bir hâdiseyi, hazır ve
göz önünde bir hâdise ile isbat etmek ve onun gibi acib bir tanzir olarak
zeminin yüzünde bahar mevsiminde Haşr-i A'zamın yüzbinden ziyade
misallerini gösterir gibi, ikiyüz binden ziyade nebatat taifelerini ve
hayvanat kabilelerini beş-altı haftada inşa edib kemal-i intizam ve
mizan ile iltibassız, noksansız, yanlışsız, beraber, birbiri içinde İdare,
Terbiye, İaşe, Temyiz ve Tezyin eden.. hem
ِ
ِ
ِ
ِ
ِ
ٌِ
ٌيَّلاٌفٌِراهنلاٌجلويوٌراهنلاٌفٌَِليَّلاٌجلوي Âyetinin sarahatıyla zemi-
ل
َ َّ
َ َ َّ
ْ
ه ه
ْ
ه ه َ
ni döndürüp, gece-gündüz sahifelerini yapan ve çeviren, ve yevmiye
hâdisatıyla yazan değiştiren aynı Zât, aynı anda, en gizli, en cüz'î olan
Kalblerin hatıratlarını dahi bilir ve İradesiyle İdare eder. Ve mezkûr
Fiillerin herbiri birtek Fiil olduğundan, zarurî olarak, onların Fâili
dahi birtek Vâhid ve Kadir olan Fâil-i Zülcelallerinin, bedahetle