Page 655 - Risale-i Nur - Şualar
P. 655

15.  ŞUÂ  -  EL - HÜCCETÜZZEHRA                                                                                   657


           İcadınız  ve  Haşirde  İhyanız,  diriltilmeniz;  birtek  nefsin  İcadı  gibi
           Kudretime kolaydır." Bir baharı, tek bir çiçek misillü sühuletle İcad
           eder. Cüz'î, küllî, küçük, büyük, az, çok; o Kudrete nisbeten farkları
           yoktur. Seyyareleri, zerreler gibi kolay döndürür.

               İşte mezkûr arabî Fıkra, yalnız bu dehşetli mes'eleye "Dokuz Basa-
           mak" ile pek kat'î ve kuvvetli bir hücceti beyan eder. Gayet kısa bir meali
           şudur: Basamağın esasına işaret eden:



                      ِ
               ِ
                                                        ِ
                                                                    ۪
                            ِ
                                           ۪
              ةمزَل ة   ئش ان ةيرو   رض       ةَط يحم  ة   قَلْطم ةردقب  ء َ شَ ِلُك   ٰ لٰع ر ي   دقْلا  و   ه ذ ِ   ا
                                                                     َ
                                          َ
                     َ
                              ُ َ

                        َ َّ
                                              ُ َ ْ ُ
                                                                          ُ ْ َ
               َ
                                                       ْ
                                                                َ ُ
                                       ُ
                                                                            ِ
                             ِ
                                                                        ِ
                                                         ِ ِ
                                                                    ِ
                                        ِ ِ
            ىوا   ستتف   اهي ۪      ف    بتا َ َ   لِ َ َ   رم    ف ا   هدض لخ ادت لا   حمف ةيسدقَلْا ت اَّذلل ةيتاذ
                                                                           َ َ
                       َ َ
                                                َ َ ٌ
                                                        َ َّ َ ْ
                                            ُ ُ
                  َ َ
                َ ٰ
                                      َ
                                                     َ ُ
                           َ
                                                                     ِ ِ
                و   ِ لُٰكلا و   ِ ئِزجْلا و   ُّلُكل ْ  ا و ءزج   ْلا    و موجنلا و    تارَّذلا اهيَلا ةبسن  اب ل  ِ ِ
                                                   ُّ
                                                          ُ َّ
                                                       َ
                                                                       َ
                                                                  َ ْ
                                              َ ُ ُ
                       ُّ ْ ُ
                              َ
             َ ُّ
                   ْ َ
                                      َ ُ ْ ُ
                                                                         ْ
                                  ِ
                               نا ْ نَلْا و  َ لَا   عْل ا و رجَّش لا     ةا     و    ونلا
                                                          َ َّ ُ َ
                                             َ ُ َ
                                     َ
                                          َ
                             ُ َ
                                       ُ

               Yani: Herşeye Kadir öyle bir Kudreti var ki; bütün eşyayı ihata etmiş
           ve  Zât-ı  Vâcib-ül  Vücud'a  lüzum-u  zâtî  ile  ve  fenn-i  mantık  tabirince
           zaruriyet-i  nâşie  ile  lâzımdır,  vâcibdir,  infikâki  muhaldir,  imkânı  yoktur.
           Madem böyle bir lüzumla böyle bir Kudret Zât-ı Akdes'tedir, elbette Onun
           zıddı  olan  acz  hiçbir  cihetle  içine  giremez.  Zât-ı  Kadîr'e  ârız  olamaz.
           Madem birşeyde mertebelerin bulunması, onun zıddı içine girmesi iledir.
           Meselâ; hararetin derece ve mertebeleri soğuğun girmesi ve güzelliğin ise
           çirkinliğin  müdahalesi  ile  olması  ve  bu  zâtî  Kudrete  zıd  olan  acz,  Ona
           yanaşması  hiçbir  cihetle  imkânı  yok.  Elbette  o  Kudret-i  Mutlakada
           mertebeler  bulunmaz.  Madem  mertebeler  Onda  bulunmaz;  elbette  o
           Kudrete nisbeten yıldızlar, zerreler müsavi ve cüz' ve küll ve bir ferd ve
           bütün nevi o Kudrete karşı farkları yoktur. Ve bir çekirdek ve koca ağacı ve
           Kâinat ve İnsan ve bir nefsi diriltmesi ve Haşirde bütün Zîruhların İhyası, o
           Kudrete  nisbeten  müsavidirler  ve  kolaydır.  Büyük-küçük,  az-çok;  farkı
           yoktur.  Bu  Hakikata  kat'î  şahid,  Hilkat-ı  Eşyada  gördüğümüz  Kemal-i
           San'at,  Nizam,  Mizan,  Temyiz,  kesret,  Sür'at-i  Mutlakada  Sühulet-i
           Mutlaka ve tam kolaylıktır.

                  Birinci Basamak olan:
   650   651   652   653   654   655   656   657   658   659   660