Page 656 - Risale-i Nur - Şualar
P. 656

658                                                                                                                                    ŞUÂLAR

                                                    ِ ِ
              ِ
                                                              ِ
                                                                   ِ
                                         ِ ِ ِ
                                                         ِ
                               ِ
          عم    تاقَل   ْطمْلا نا   قت    ِ ِ ِ    لْا زايتم ِ ِ    لْا نازتلْا ِماَظتنل   ْا لام   َك ةياَغ ة   دهاشم         بِ
                                                                             ِ ِ ِر
                                                                    َ َ َ
                          َ
                َ
                                                     ْ
                                           َ
                                 َ ْ
                                                           َ
                                                                          ُ
                    ُ
          َ َ
                                                                َ
                                                           ِ
                      ِ   ةَطْلخْلا  َ     و  ِ   ةعرسلا  ِ  َ َ    ثْ   ة   و       َكلا ف  ةقَلْطمْلا ة   َلوهسلا
                          ِ
                                                   ِ ِ
                                                    َ
                                              ْ ْ
                                 َ ْ ُّ
                                                        ُ
                                                              ُ ُّ

          meali, bu mezkûr Hakikattır.

                 İkinci Basamak:

              ِ ِ
                                           ِ
                                ِ
                         ِ ِ
                                                                            ِ ِ
           ِ
                                                        ةيفاَّف
            لاثتمل   ْا    و ِماَظتنلْا     و ةنزاومْلا و ةَلباق   مْلا و   ِ ِ    َّشلا و ة   ي ِ ِ    نار و   نلا ِربِ    و
                                                ُ َ َ
             َ
               ْ
                                         َ
                                                                       ُّ َ َّ َ
                          ْ
                    َ
                                                       َّ َ
                                                                               َ
                               َ َ َ َ ُ

           dir.

              Bunun izah ve tafsilâtını, Onuncu Söz'ün âhirine ve Yirmidokuzuncu
          Söz'e  ve  Yirminci  Mektub'a  havale  edib  kısaca  bir  işaret  ederiz.  Evet
          nasılki Nuraniyet cihetiyle güneşin ziyası ve aksi, Kudret-i Rabbaniye ile
          deniz yüzüne ve bütün kabarcıklarına girmesi, birtek cam parçasına girmesi
          gibi kolaydır, ikisi müsavidir. Öyle de Zât-ı Nur-ul Envâr'ın nuranî Kudreti
          dahi gökleri,  yıldızları yaratması,  döndürmesi; sineklerin, zerrelerin İcadı
          ve döndürmesi gibi Ona kolaydır, ağır gelmez.

              Hem  nasılki  Şeffafiyet  hassasıyla  birtek  âyinecikte  ve  bir  göz
          bebeğinde  güneşin  misalî  sureti  Kudret-i  İlahiye  ile  bulunur,  aynı
          kolaylıkla bütün parlak şeylere ve katrelere ve şeffaf zerreciklere ve deniz
          yüzlerine o aksi ve ışığı Emr-i İlahî ile verilir.. Aynen öyle de; masnuatın
          Melekûtiyet  ve  Mahiyet  yüzleri  şeffaf  ve  parlak  olmasından,  Kudret-i
          Mutlakanın  cilvesi,  tesiri  birtek  nefsin  İcadında  bulunması  kolaylığı
          derecesinde bütün hayvanatı yaratır. Az-çok, büyük-küçük, fark yok.

              Hem nasılki dağları tartacak derecede gayet büyük ve tam hassas bir
          teraziye  iki  müsavi  ceviz  konulsa,  bir  küçük  çekirdek  bir  cevize  ilâve
          edilse,  terazinin  bir  gözü  dağ  başına,  bir  gözü  de  derin  dereye  indirmesi
          kolaylığı derecesinde, o iki ceviz yerine iki müsavi dağ mizanın iki gözüne
          konulsa  birisine  bir  ceviz  ilâvesiyle  bir  dağı  göklere  kaldırır,  bir  dağı
          derelere indirir. Aynen öyle de; İlm-i Kelâm'ın tabirince "İmkân, müsavi-
          üt  tarafeyn"dir.  Yani,  vâcib  ve  mümteni  olmayan,  belki  mümkin  ve
          muhtemel  olan  şeylerin  Vücud  ve  ademleri,  bir  sebeb  bulunmazsa
          müsavidir, farkları yoktur. Bu imkân
   651   652   653   654   655   656   657   658   659   660   661