Page 283 - Allah'ın isimleri
P. 283
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Darwin de benzeri örnekler vermiş, örneğin Türlerin Kökeni adlı
kitabında, yiyecek bulmak için suya giren bazı ayıların zamanla balina-
lara dönüştüğünü iddia etmişti. (Char les Dar win, The Ori gin of Spe ci es:
A Fac si mi le of the First Edi ti on, Har vard Uni ver sity Press, 1964, s. 184)
Ama Mendel'in keşfettiği ve 20. yüzyılda gelişen genetik bilimiyle
kesinleşen kalıtım kanunları, kazanılmış özelliklerin sonraki nesillere
aktarılması efsanesini kesin olarak yıktı. Böylece doğal seleksiyon
"tek başına" ve dolayısıyla tümüyle etkisiz bir mekanizma olarak kal-
mış oluyordu.
Neo-Darwinizm ve Mutasyonlar
Darwinistler ise bu duruma bir çözüm bulabilmek için 1930'ların
sonlarında, "Modern Sentetik Teori"yi ya da daha yaygın ismiyle neo-
Darwinizm'i ortaya attılar. Neo-Darwinizm, doğal seleksiyonun yanı-
na "faydalı değişiklik sebebi" olarak mutasyonları, yani canlıların gen-
lerinde radyasyon gibi dış etkiler ya da kopyalama hataları sonucunda
oluşan bozulmaları ekledi.
Bugün de hala bilimsel olarak geçersiz olduğunu bilmelerine rağ-
men, Darwinistlerin savunduğu model neo-Darwinizm'dir. Teori,
yeryüzünde bulunan milyonlarca canlı türünün, bu canlıların, kulak,
göz, akciğer, kanat gibi sayısız kompleks organlarının "mutasyonlara",
yani genetik bozukluklara dayalı bir süreç sonucunda oluştuğunu
iddia etmektedir. Ama teoriyi çaresiz bırakan açık bir bilimsel gerçek
vardır: Mutasyonlar canlıları geliştirmezler, aksine her zaman için
canlılara zarar verirler.
Bunun nedeni çok basittir: DNA çok kompleks bir düzene sahip-
tir. Bu molekül üzerinde oluşan herhangi bir tesadüfi etki ancak zarar
verir. Amerikalı genetikçi B. G. Ranganathan bunu şöyle açıklar:
Mutasyonlar küçük, rasgele ve zararlıdırlar. Çok ender olarak mey-
dana gelirler ve en iyi ihtimalle etkisizdirler. Bu üç özellik, mutasyon-
ların evrimsel bir gelişme meydana getiremeyeceğini gösterir. Zaten
281