Page 96 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 96

M ÜNAFI ĞIN D ERİN K ARANLI ĞI






                           Dış görünüşleri Müslümanlara benzeyen bu insanlar, süslü konuşmayı başarsalar
                       bile, ayetin ifadesiyle gerçekte 'ahşap kütük' gibi olan, dayanıksız, güçsüz, kişiliksiz,
                       haysiyetsiz varlıklardır. Allah bu ayetle onların 'düşman' olduklarını açıkça vurgu-

                       lamıştır. Öyleyse münafıklar düşmanlıklarını gösterebilecekleri her fırsatı kollaya-
                       caklardır. Müslümanlara her türlü düşmanlık ve kötülüğü yapabilmek için ha-

                       zırdırlar. Bunun için 'anormallikten, sapkınlıktan ve sapıklıktan kaçınmaz'; bu
                       özellikteki 'tehlikeli insanlarla bağlantıda olmakta da bir sakınca görmezler'.
                       Hatta bu tarz tehlikeli, ürkütücü kişilerle yakın ilişkiler kurmak, münafıkların

                       ruhuna 'küfri bir heyecan' verir. Yaptıkları hainlikten ötürü, 'şeytani bir haz' du-
                       yarlar.

                           Müslümanlar ise, anormal, sapık ruhlu ve sapkın insanların karanlık dün-
                       yasından şiddetle kaçınırlar. Onlarla iletişimde olmaktan, aynı havayı teneffüs
                       edip aynı ortamda bulunmaktan bile haya ederlerken; münafıklar bunun tersini

                       yapmayı gizli bir başarı gibi görürler. Bu aynı zamanda da, onların kendilerine olan
                       şeytani güvenlerini artırır. Hainliklerinin katlanarak artması, onların münafıklıktaki
                       derecelerini de artırırken, bu durum onlara da büyük bir özgüven verir.

                           Müslümanlar her konuyu mutlaka Kuran ahlakı ile değerlendirirler. Diğer 'in-
                       sanların ne düşündükleri', 'çağın gerekleri', 'hayatın gerçekleri', 'modernite', 'ay-
                       dınlanma', 'reform', 'çağa uyma' gibi mantıklar geçersiz olur. Eğer Allah bir fiil,

                       eylem, hareket, tavır, olay, kişi ya da kişileri sevmiyorsa, Müslüman da sevmez.
                       Allah bir konuyu nasıl değerlendiriyorsa, Müslüman da aynı bakış açısıyla bakar.

                           Dolayısıyla iman eden bir insan, 'sapkın bir tavra karşı sözde hoşgörülü, an-
                       layışlı, merhametli olmak gerektiği' gibi çarpık mantıkların, şeytanın telkinlerinden
                       kaynaklandığını bilir. Elbette ki Müslümanlar, bir toplumdaki en merhametli, en

                       anlayışlı, en hoşgörülü insanlardır. Fakat doğru-yanlış kıstasları hep Kuran'a
                       göredir. Dolayısıyla Kuran'a göre sapkınlık olarak tanımlanmış, Allah'ın gazap-

                       landığını bildirdiği sapıkça eylemleri benimsemiş insanlara, -sözde merhametli
                       olmak adına- asla saygı ve kabullenme ile yaklaşmazlar.
                           Ancak tabi ki bu, o insanlara ne manen ne de fiziksel anlamda yapılacak bir

                       zulmü hoş karşılama anlamına gelmez. Müslüman her türlü yanlışın, 'fikir ile
                       düzeltilmesi' gerektiğini savunur. Ne baskı ne de zor kullanarak kimsenin kim-
                       seye bir düşünceyi kabul ettirmeye ya da bir sapkınlıktan vazgeçirmeye çalışması

                       doğru değildir. Ama elbette ki bu, 'merhamet' adı altında o insanları desteklemeyi
                       de gerektirmez.
                           İşte bu nedenle bir Müslüman böyle bir durumda safını ve fikirlerini net olarak

                       belli eder. İnsanların büyük çoğunluğu bir sapkınlığı desteklese bile, inanan insanlar





            94
   91   92   93   94   95   96   97   98   99   100   101