Page 110 - Risale-i Nur - Muhakemat
P. 110
112 MUHÂKEMAT
İ ş a r e t : Malûm olsun ki; fenn-i maânî ve beyanın
mezayasının Belâgatça mühim bir şartı, kasden ve amden garazın
cihetine emarat ile işaret ve alâmatın nasbıyla kasd ve amdini
göstermektir. Zira onda tesadüf bir para etmez.
Fenn-i bediin ve tezyinat-ı lafzıyenin şartı ise, tesadüf ve
adem-i kasddır. Veyahut tesadüfî gibi tabiat-ı manaya yakın
olmaktır.
T e l v i h : Pûşide olmasın ki tabiata ve hakikat-ı hariciyeye
delalet eden ve hükm-ü zihnîyi kanun-u haricî ile rabteden; tabir caiz
ِ
ise perdeyi delerek, altındaki Hakkı gösteren âletlerin en sekkabı نا
َّ
-i Tahkikiyedir. Evet şu نِا nin şu hâsiyetine binaendir ki Kur'anda
kesretle istimal olunmuştur.
T e n b i h : Ey birader! Bu makaledeki kavanin-i latife şu
perişan esalîbden teberri ve nefret etmesi seni tağlit etmesin. Meselâ:
Eğer bu kanunlar iyi olsaydılar, onları vaz' edene iyi bir Ders-i
Belâgatı verecekler idi. Hem de güzel bir üslûbu giyecekler idi.
Halbuki onları vaz' eden ise Ümmidir. Üslûbları dahi perişandır, gibi
bir vehme zâhib olma. Yahu! Bu vehme ehemmiyet verme. Zira bir
fende herbir ilim sahibi onda san'atkâr olmak lâzım gelmez. Hem de
ile'l-merkeziye olan kuvve-i cazibe, an-il merkeziye olan kuvve-i
dafiaya galibdir. Çünki kulağın dimağa karabeti ve Akıl ile Sıla-i
Rahmi vardır. Halbuki Maden-i Kelâm olan Kalb ise, lisandan uzak
ve ecnebidir. Ve hem de çok defa lisan, Kalbin dilini tamamen