Page 230 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 230
232 MEKTUBÂT
ِ
ِ
ْف ْك ُ ُ ْ َّك ْ ت ْ ه ْ ْ ف ْ اذ ِ ْ ۞ ْ ْ س ْ دح ْ ه ْ و ْ ْ ا ْ لا ُ ُ ِ ْ عت ْ ل ْن ُ ْ ْا ٰ ْ ت ْ ه ْ ْ ف ْ ذه ْ مع ِ ۞ ْ ْ ن ْدحاو ل ْ ه ْ و ْ ا ُ
ُ
ُ ُ
ُ
ِ
ِ ْ ءا ْض ا ْ ع ْ لا ا ْوِْمس ْ ج لاْ ْ فْا ْ ٰ ْ ْ ف ْ ذه ْ همتاخ ۞ ْء ْ اازج لا ا ْوْ ِْل ْ ُكلا
ِ
ِ
ُ ُ
B i r i n c i F ı k r a : الْخ ْْ ْيْ ْ ب كل ْ ْ ا ْ ل ْ ع ا ْ ل ْ ا كا ْ ذYani: Şu Kâinat
ا
denilen Âlem-i Ekber ve insan denilen onun Misal-i Musaggarı olan Âlem-
i Asgar, Kudret ve Kader Kalemiyle yazılan âfâkî ve enfüsî Vahdaniyet
delailini gösteriyorlar. Evet Kâinattaki San'at-ı Muntazamanın küçük bir
mikyasta, nümunesi insanda vardır. O Daire-i Kübradaki San'at, Sâni'-i
Vâhid'e şehadet ettiği gibi, şu insanda olan küçük mikyastaki hurdebînî
San'at dahi, yine O Sani'a işaret eder, Vahdetini gösterir. Hem nasılki şu
insan gayet manidar bir Mektub-u Rabbanîdir, muntazam bir Kaside-i
Kaderdir.. öyle de şu Kâinat dahi, aynı o Kalem-i Kaderle, fakat büyük bir
mikyasta yazılmış muntazam bir Kaside-i Kaderdir. Hiç mümkin müdür ki;
hadsiz alâmet-i farika ile bütün insanlara bakan şu insan yüzündeki Sikke-i
Vahdete ve bütün mevcudatı omuz omuza, el ele, baş başa veren Kâinat
üstündeki Hâtem-i Vahdaniyete, Vâhid-i Ehad'den başka bir şey'in
müdahalesi bulunsun!?.
ِ
ِ
İ k i n c i F ı k r a : اْخل ... ْ ْ كا ْ ذلْ ْ هعا ْ دبا Meali şudur: Sani-i
ا
ُ ُ
Hakîm, Âlem-i Ekberi öyle bedi' bir surette halk edib Âyât-ı Kibriyasını
üstünde nakşetmiş ki; Kâinatı bir Mescid-i Kebir şekline döndürmüş ve
insanı dahi öyle bir tarzda İcad edib, ona Akıl vererek, onunla o Mu’cizat-ı
San'atına ve o bedi' Kudretine karşı Secde-i Hayret ettirerek, ona Âyât-ı
Kibriyayı okutturup, Kemerbeste-i Ubudiyet ettirerek, o Mescid-i Kebirde
bir Abd-i Sâcid Fıtratında yaratmıştır. Hiç mümkin müdür ki: Şu Mescid-i
Kebirin içindeki Sâcidlerin, Âbidlerin Mabud-u Hakikîleri; o Sâni'-i Vâhid-
i Ehad'den başkası olabilsin!?.
ِ
Ü ç ü n c ü F ı k r a : ْخلا ... ْ ِ ُ ُ ْ ا ا ْ ْ هئ ْ ْ ل ْ ذ ا ْ ك ْ نا Meali şudur ki: O
ا
Mâlik-ül Mülk-i Zülcelal, Âlem-i Ekberi, bahusus Küre-i Arz yüzünü öyle
bir surette İnşa ederek yapmıştır ki; birbiri içinde hadsiz daireler olup,
herbir daire bir tarla hükmünde olup, vakit-bevakit, mevsim-bemevsim,
asır-beasır;