Page 233 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 233
YİRMİNCİ MEKTUB – İKİNCİ MAKAM 235
Birinindir ve Birine bakar ve Birinin İcadıdır demektir. Ehadiyet ise;
herbir şeyde, Hâlık-ı Külli Şey'in ekser Esması tecelli ediyor demektir.
Meselâ Güneşin ziyası, bütün zeminin yüzünü ihata ettiği haysiyetiyle,
Vâhidiyet misalini gösterir. Ve herbir şeffaf cüz'de ve su katrelerinde,
Güneşin ziyası ve harareti ve ziyasındaki yedi rengi ve bir nevi gölgesi
bulunması, Ehadiyet misalini gösterir. Ve herbir şeyde hususan zîhayatta
ve bilhassa herbir insanda; O Sani'in ekser Esması onda tecelli ettiği
cihetle, Ehadiyeti gösterir.
İşte şu fıkra işaret eder ki: Kâinatta tasarruf eden Haşmet-i
Rububiyet, o koca Güneş'i şu zemin yüzündeki zîhayatlara bir hizmetkâr,
bir lâmba, bir ocak; ve koca Küre-i Zemini onlara bir beşik, bir menzil bir
ticaretgâh; ve ateşi, heryerde hazır bir aşçı ve dost; ve bulutu, süzgeç ve
murdia; ve dağları, mahzen ve anbar; ve havayı, zîhayata enfas ve nüfusa
yelpaze; ve suyu, yeniden hayata girenlere süt emziren daye ve hayvanata
Âb-ı Hayat veren bir şerbetçi hükmüne getiren Rububiyet-i İlahiye, gayet
vazıh bir surette Vahdaniyet-i İlahiyeyi gösterir. Evet Hâlık-ı Vâhid'den
başka kim Güneş'i Arzlılara musahhar bir Hizmetkâr eder? Ve O Vâhid-i
Ehad'den başka kim havayı Elinde tutar, pek çok Vazifelerle tavzif
edib, rûy-i zeminde çevik-çalak bir Hizmetkâr eder? Ve O Vâhid-i
Ehad'den başka kimin haddine düşmüştür ki, ateşi aşçı yapsın ve
kibrit başı kadar bir zerrecik ateşe, binler batman eşyayı yuttursun ve
hakeza... Herbirşey, herbir unsur herbir ecram-ı ulviye, O Haşmet-i
Rububiyet noktasında Vâhid-i Zülcelal'i gösterir.
İşte Celal ve Haşmet noktasında Vâhidiyet göründüğü gibi, Cemâl
ve Rahmet noktasında dahi Ni’met ve ihsan, Ehadiyet-i İlahiyeyi ilân eder.
Çünki zîhayatta ve bilhassa insanda, o derece san'at-ı câmia içinde; hadsiz
Enva'-ı Ni’meti anlayacak, kabul edecek, isteyecek cihazat ve âletler vardır
ki; bütün Kâinatta tecelli eden bütün Esmasının Cilvesine mazhardır. Âdeta
bir Nokta-i Mihrakıye hükmünde, bütün Esma-i Hüsnayı birden
mahiyetinin âyinesiyle gösterir ve Onunla Ehadiyet-i İlahiyeyi ilân eder.
Y e d i n c i F ı k r a :
ِ ْ ء ا ْ ض ا ْ ع لا ِْم ْ ْ و ْ ا ْ سج ل ا ْف ْ ه ْ ذ ا ْ ٰ ْف ْ ْ هم ا ْ ت ْ خْء ِ ْ اا ْ زج ْ ا ْ لا ْ وِْلُكلاْ ِ ْ ْ ذ ا ْ ك ْ ْ ف ْ فْ ْ ت ْ ه ُ ُ ْ َّكس
ِ
ِ
ِ
ِ
ِ
ُ ُ
Meali şudur ki: Sani'-i Zülcelal Âlem-i Ekberin heyet-i mecmuasında bir
Sikke-i Kübrası olduğu gibi, bütün eczasında ve enva'ında dahi birer Sikke-
i Vahdet koymuştur. Âlem-i Asgar olan insanın cisminde ve yüzünde birer
Hâtem-i Vahdaniyet bastığı gibi, herbir azasında dahi, birer Mühr-ü
Vahdeti