Page 404 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 404

406                                                                                                              MEKTUBÂT


                  Birinci Tabaka: "Kulaklı tabaka" tabir ettiğimiz âmî avam; yalnız
           kulak  ile  Kur'anı  dinler,  kulak  vasıtasıyla  İ'cazını  anlar.  Yani  der:  "Bu
           işittiğim  Kur'an,  başka  Kitablara  benzemez.  Ya  bütününün  altında
           olacak veya bütününün fevkınde olacak. Umumunun altındaki şık ise
           kimse  diyemez  ve  dememiş,  şeytan  dahi  diyemez.  Öyle  ise,  umumun
           fevkındedir." İşte bu kadar icmal ile Onsekizinci İşaret'te yazılmıştı. Sonra
           onu  izah  için  Yirmialtıncı  Mektub'un  "Hüccet-ül  Kur'an  Alâ  Hizb-iş
           Şeytan" namındaki Birinci Mebhası, o tabakanın İ'cazdaki fehmini tasvir ve
           isbat eder.

                  İkinci  Tabaka:  Gözlü  tabakasıdır.  Yani:  Âmi  avamdan  veyahut
           aklı  gözüne  inmiş  maddiyyunlar  tabakasına  karşı,  Kur'anın  göz  ile
           görünecek  bir  İşaret-i  İ'caziyesi  bulunduğu,  Onsekizinci  İşaret'te  dava
           edilmiş.  Ve  o  davayı  tenvir  ve  isbat  etmek  için,  çok  izaha  lüzum  vardı.
           Şimdi  anladığımız  mühim  bir  Hikmet-i  Rabbaniye  cihetiyle  o  izah
           verilmedi. Pek cüz'î birkaç cüz'iyatına işaret edilmişti. Şimdi o Hikmetin
           Sırrı anlaşıldı ve te'hiri daha evlâ olduğuna kat'î kanaatımız geldi. Şimdi o
           tabakanın fehmini ve zevkini teshil etmek için; kırk Vücuh-u İ'cazdan göz
           ile görülen bir vechini, bir Kur'anı yazdırdık ki o yüzü göstersin.

                  (Bu  üçüncü  kısmın  mütebâkî  mes'eleleri  ile  Dördüncü  Kısım
           Tevafukata  dair  olduğu  için;  Tevafukata  dair  olan  fihriste  ile  iktifa
           edilerek,  burada  yazılmamışlardır.  Yalnız  Dördüncü  Kısma  aid  bir
           ihtar ile Üçüncü Nükte yazılmıştır.)

                                             ْ ر ْ س
                  İ  H  T  A  R  :  Lafz-ı  ْ ِ لو   deki  Nükte-i  Azîmenin  beyanında
                                           ُ
           yüzaltmış Âyet yazıldı. İşbu Âyetlerin hasiyeti pek azîm olmakla beraber;
           mana cihetiyle birbirini isbat ve tekmil ettiğinden, çok manidar olduğu için,
           muhtelif  Âyâtı  hıfzetmek  veya  okumak arzusunda bulunanlara bir Hizb-i
                                 ْ
                                ن
           Kur'anî  olduğu  gibi;   ْرق ٰا   Kelimesindeki   Nükte-i Azîmenin   beyanında,
                                    ُ
           altmışdokuz Âyât-ı Azîmenin Derece-i Belâgatı pek fevkalâde ve Kuvvet-i
           Cezaleti  pek  ulvîdir.  Bu da ikinci bir Hizb-i Kur'anî olarak İhvana tavsiye
                        نٰ
                         ا
           edilir.  Yalnız  ْرق Kelimesi,  yedi Silsile-i Kur'anda mevcud olup, umum o
                            ُ
           Kelimeyi tutmuş, hariç iki kalmış. O iki de kıraet manasında olduğundan; o
           huruc,  Nükteye  kuvvet  vermiştir.  ْسرْ ِ لو   Lafzı  ise  o  Kelime ile en ziyade
                                              ُ
           münasebetdar  Sureler  içinde  Sure-i  Muhammed  ile  Sure-i  Fetih
           olduğundan,  o  iki  Sureden  çıkan  silsilelere hasrettiğimizden, hariç kalan
           ْ ِ لو  ْ ر ْ س  Lafzı şimdilik dercedilmemiştir. Vakit müsaade etse, bundaki Esrar
             ُ
           yazılacaktır   ْءااْللّ  ِ ْ ا ْ ن ْ ْ اش .
                       ُ    ٰ
   399   400   401   402   403   404   405   406   407   408   409