Page 409 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 409

YİRMİDOKUZUNCU  MEKTUB –  BEŞİNCİ  KISIM                                       411


          herbiri  bir  Âlemi  ve  o  Âlem  içindeki  Âlemleri  tenvir  eden  bir  güneş
          hükmünde  ve  Sırr-ı  Ehadiyet  cihetiyle,  herbir  İsmin  cilvesi  içinde  sair
          İsimlerin cilveleri dahi bir derece görünüyordu. Sonra Kalb, her zulümat
          arkasında  ayrı  ayrı  bir  Nuru  gördüğü  için, seyahata  iştihası  açılıyordu.
          Hayale binip, Semaya çıkmak istedi. O vakit, gayet geniş bir perde daha
          açıldı.  Kalb,  Semavat  Âlemine  girdi  gördü  ki:  O  nuranî  tebessüm  eden
          suretinde  görülen  yıldızlar,  Küre-i  Arz'dan  daha  büyük  ve  ondan  daha
          sür'atli bir surette birbiri içinde geziyorlar, dönüyorlar. Bir dakika birisi
          yolunu şaşırtsa, başkasıyla müsademe edecek, öyle bir patlak verecek ki,
          Kâinatın  ödü  patlayıp  Âlemi  dağıtacak.  Nur  değil,  ateş  saçarlar;
          tebessümle  değil,  vahşetle  bana  baktılar.  Hadsiz  büyük,  geniş  hâlî,  boş,
          dehşet,  hayret  zulümatı  içinde  Semavatı gördüm. Geldiğime bin pişman
                                                        ِ
          oldum. Birden   ْرْ ِحو ى  لاْ    ِ  ْ  ك ْ ة ْ ْ و  ِ ا ْ ئٰل    ْ ا ْ م ل  ْب   ى  ْ ْ ۞ ْ ْ ر     ْ  لا ْ ر ِ ض     ْ ْ و ْ  اْ  ْ تا ْ وم ْ سلا ْ ْب ْ ر   un Esma-i
                                                            َّ   ٰ
                                                                    ى
          Hüsnası,  ْمقْر           ْ ْ و ْ ا ْ  ل  ْ سم ْشل  ْ            ْ ص ا ْ  ب ي ْ ح ْ ۞ ْ ْ و ْ ْ س َّخ ْ ر ْ ا َّ       ْ ن اي ْ ْ م ِ ب       ْ ىدلا  ْء ْ  ْ ا ام ْ سلاْان  ْ و ْ  ل ْ ق ْد ْ ز ْ ي          َّ َّ   burcunda

                                                          َّ
          cilveleriyle zuhur ettiler. O mana cihetiyle, karanlık üstüne çökmüş olan
          yıldızlar, o Envâr-ı Azîmeden birer Lem'a alıp, yıldızlar adedince elektrik
          lâmbaları  yakılmış  gibi,  o  Âlem-i  Semavat  nurlandı.  O  boş  ve  hâlî
          tevehhüm edilen Semavat dahi Melaikelerle, Ruhanîlerle doldu, şenlendi.
          Sultan-ı Ezel ve Ebed'in hadsiz ordularından bir ordu hükmünde hareket
          eden  güneşler  ve  yıldızlar,  bir  manevra-i  ulvî  yapıyorlar  tarzında,  o
          Sultan-ı Zülcelal'in Haşmetini ve Şa’şaa-i Rububiyetini gösteriyorlar gibi
          gördüm. Bütün kuvvetimle ve mümkün olsaydı bütün zerratımla ve beni
          dinleselerdi bütün mahlûkatın lisanlarıyla diyecektim, hem umum onların
          namına dedim:

                                                               ِ
              ْ ة ْ  ْ جا ْ جز  ْ ح ْ ْ   ف ْ  اب ْ ص ِ  ْ  ل ْ م  ْ  اْحا         ِ       ْ    ٰك ا ْ ة ْ ْ ف هي ْ  ا ْ ْ م ْ ص ْ ب  ِ      ُ ُ  ْ ْ ْ م ْ ث ْ ل ْ ْ ن ْ ِرو ْ   ه ْ ْ  ك ْ م ْ ش     ْ  لا ْ ر ِ ض  ْ  اوْتاو  ْ س ْ م َّ ٰ    ُ ٰ ُ ُ  ْ  ا ْ للّ ْ ْ ن ْ رو ْ لا


                            ُ
                 ُ


         ْدا ْ  ك ْ يْة  ْ ِ ب ْ ي  ْ ر غْ ْ  لاو  ِ        َّ          ْ تي و ْ ةن ْ ْ  لا ْ ْ ش ْ ر ْ ق ْ ي ْ ة ْ  ْ زْة ْ  كرا  ُ        ْ ة ْ ْ م ْ ب  ْ رج ْ شْ          ْ م ْ ن ِ  ْدق  ْ ىر    ْ دْ ِ ْ ْ ي و  ُ ى ُ ُ    ْ ب كو  ا ْ ْ  ك    َّ ْ نَ ا كْة ْ جا ْ جزل ْ  ا
                                                                           ُ
          ُ
                   َّ
                                                                             ى
                                      ُ

                 ْ ا ا ْ ء  ْ يَ ْنم  ْ   ه ْ ْ  ْ ِرون ِ  ى ْ ا ْ للّ ْ ْ ل  ِ ْ د ْيهْ رو  ْ  ْر ْ ن و ْ ر ْ عْ ٰ ل ْ ْ ن  انْهسس  ْ  لْ ْ ْ ت ْ م  ْ ْ ء ْ ْ و ْ  ل ْ و  ْ هت ا ْ ْ ي   ضِ  ْ يز
                ُ            ُ  ُ ٰ       ُ       ُ        ُ              ُ ا ُ            ُ

          Âyetini okudum; döndüm, indim, ayıldım;
                           نٰا ْ رق    ُ  ْ ِ نا ْ ْ و ْ  لا    ْ مي     ْ ِر ا ْ   لا  ونْ ْ  ْ ْ ع ٰ ل  ِ ِ ٰ    ْ دمح  ْ  ا ْ  ل  dedim.
                                               ْ للّْ

                                          ُ
                                                  ُ
   404   405   406   407   408   409   410   411   412   413   414