Page 118 - Risale-i Nur - Barla Lahikası
P. 118

120                                                                            YİRMİYEDİNCİ MEKTUBDAN

                 "Kenz-ül Arş Duasının Feyzinden gelen bir Nükte-i Kur´âniye"
          serlevhalı  Eserle,  Yirmidokuzuncu  Mektub'un  Sekizinci  Kısmı'nın
          Sekizinci  Remzi'ndeki  Füyuzat,  tarif  ve  tavsif  edilmeyecek  âlî  ve
          müstesna bir vaziyettedirler.

                 Birincide:  Bütün  Hurufat-ı  Kur´âniyenin  aded  itibariyle  işaret
          ve izah buyurulan Tevafukları, garik-ı beht ve hayret etti. Dört küçük
          Suredeki  Hurufatın  Tevafukat  veçhine kısmen işaret  eden ikinci  Eser;
          Hakka  ki  mu'ciznümadır.  Nebiyy-i  Âhirzaman,  Medar-ı  Fahr-i  Cihan,
          Sebeb-i Hilkat-i Ekvan ve Nüzul-i Kur´ân, Peygamberimiz Muhammed
                             ِ
                   ِ
                                                 ِ
                                           ٓ ِ
                              ِ
                     ِ
          Mustafa ( هجاوزَا و هباحصَا و  ۪      ٰا   هل     ٰ لع و هيَلع  َ لاعت للّٰا  َّ لص) Efendimiz
                                                         َ َ ه
                                َ
                       َ ْ َ
                                             َ َ ْ َ
                                     َ
                                                            ُ
                                  ْ
                                                                  َ
          Hazretlerinin  Eser-i  Hikmet  ve  Rahmet  olarak,  şimdiye  kadar  mahfî
          kalmış Mu'cizelerinden İ’caz-ı Kur´âna taalluk eden ve Gaybî Tevafuk
          namıyla  Sevgili  Üstadımız  tarafından  mevki-i  intişara  vaz'olunan  bu
          emsalsiz Eserlere karşı duyduğum manevî zevk ve Feyzin binden birini
          bile arz edemeyeceğim. Ve  mazhar olduğumuz bu kadar azîm Niam-ı
          İlahiyeye ve Kerem-i Sübhaniyeye karşı şükürden âcizim.
                                            ِ
                                                                    ِ
                     ِ
               ِ
                                    ِ ۪
                كبي۪بح  ةمر ُ َ ْ  ِ      ب   ح    س ۪    رونلا  ديعس  انداتسُا  دوصقم و ان   دارم     لصح     مهٰللَا
                                           َ َ
                                                                  ْ
                                 ُّ
             َ
                                                  َ
                                                      ْ َ َ َ
                               ْ
                                                                        َّ َ
                   َ
                                                             َ َ ُ
                                                                         ُ
                                        َ
                                               ْ
                                                     ُ
                                                                    ِّ
                                         ِ
                                                       ِ
                                ِ
                                      ِ
                              ِىيْرقْلا مشاهْلا    ِ ِ ن۪دمْلا    ِكمْلا
                                      ِ
                                      ِّ
                                                 َ َ
                                           َ
                                ْ َ ُ
                                                      ِّ َ
                              ِّ               ِّ     ِّ
                 Yirmidokuzuncu  Mektub'un  Yedinci  Kısmı'ndan  bir  suret
          Abdülmecid  Efendi  Kardeşimize  göndermiştim.  Cevabında  ezcümle
          diyor  ki:  "Seyda'nın  bint-ül  fikri  o  güzel  kıza,  Hulusi  ile
          Abdülmecid'den maada her kim bakarsa caiz değildir. Mahrem olanlar
          da, bu hususta nâmahremdir. Bu gibi kızların dışarıya çıkmaları, hiç bir
          menfaat temin etmediğini ve bilakis büyük bir mazarratı intac edeceği
          ihtimali kavlini Seyda'ya yazsan iyi olur. Eski Said'in hiddeti, yenisinde
          de  vardır.  Halbuki  Yeni  Said,  insan  oğullarıyla  izaa-i  vakt  etmemeli.
          Meslek ve meşrebi öyle iktiza ediyor. Her ne ise... Cenab-ı Hak Hâfız-ı
          Hakikîdir."
                 Bendeniz de kısaca şu mealde cevab vermiştim:
                 Bu mütalaa bizler için doğrudur. Fakat dünyaya arkasını çeviren
          ve  manevî  Vazife-i  Memuresini  îfa  ederken  insanlarla  -Nurlarla
          alâkadar olanları vasıtasıyla- meşgul olan Üstad Hazretleri için bu fikri
          muvafık  bulmuyorum.  Çünki  o  Zâtı  bu  Emr-i  Azîmde  istihdam  eden,
          elbette    muhafaza    buyurur.   Bana   öyle    kat'î    kanaat    gelmiş   ki,
   113   114   115   116   117   118   119   120   121   122   123