Page 289 - Risale-i Nur - Barla Lahikası
P. 289

BARLA  LÂHİKASI                                                                                                 291

                  (Husrev'in fıkrasıdır)

                  Aziz Üstadım!
                                                                     ِ

                                                          ت
                 Cemaziye-l Âhir    ayında    vuku    bulan         ث   تنا     بكاوَكلا   اذا ِ    و
                                                                               َ َ ْ
                                                             َ
                                                                       َ
                                                               َ ْ َ ْ
                                                                   ُ
           Âyetinin  ifade  ettiği  hâlâtın  bir  nümunesini  izah  eden  Hâdisat-ı
           Semaviye ile, Kur´ân'ın Semasında parlayan Lafza-i Celal yıldızlarının
           acib ve tatlı Tevafuklarını Ders veren o kıymetdar Mektubunuzu, Hâfız
           Ali  Kardeşimiz  de  dâhil  olduğu  halde  Re'fet,  Bekir,  Lütfü,  Rüşdü,
           Keçeci Mustafa Efendi ve Ağabeyim Ali Efendi ile beraber okuduk. O
           gece meclisimiz pek tatlı idi. Hâdisat-ı Semaviyeyi hayret ve taaccüble
           ve pek büyük bir sevinçle karşılayarak, Mele-i A'lânın Bayramlarına biz
           de iştirak etmiştik. Nasılki bu Hâdise-i Semaviyenin birinci defa vukuu,
           (başta insan suretinde yapılmış hubel tabir ettikleri büyük putlarıyla 360
           putu ilah kabul eden) müşrikîn-i kureyş'in helâkine netice vermişti.

                    ا   للّٰ   ءآش  ِ   ا  ن  bu  ikinci  vuku'da  ondördüncü  Asr-ı Muhammedîde
                  ُ  َ ه  ْ َ
           ve avrupa terakkiyatı ile iftihar ettiği  ve  yirminci  asır namını  alan bu
           günde,  ehl-i  fetretin  putperestliğinin  daha  feci'  bir  surete  giren
           suretperestliğinin kökü kesileceğini, bize ilân ediyordu.

                  Bu ilân, Ümmet-i Merhume-i Muhammediyeye pek güzel ve pek
           hayırlı  bir  Fütuhatı  hazırladığını  hatırlatarak,  mahzun  Kalblerimizi
           şenlendirmiş,  ağlayan  yüzlerimizi  güldürmüş,  gamnâk  çehrelerimize
           beşaşet  serpmişti.  Dimağımızda  Asr-ı  Saadetin  o  cazibedar  Hayatını
           canlandırmış, güya maziyi istikbale çevirerek, bir müddet o Âlemde ve
           o nezih Ruhlu, ulvî düşünceli insanlar arasında yaşatmıştır.

                  Sâniyen: Lafza-i Celal'in manidar ve münasebetdar Tevafukatını
           temaşaya  koyulduk.  Bu  Tevafukat,  ihtiyarsız  nazarımızı  kendisine
           çeviriyordu.  İrae  edilen  kısımlar  ve  tevazün  ettirilen  adedler,  o  kadar
           şirin  idi  ki,  okurken  Kalbimize  serinlik,  Dimağımıza  bir  inkişaf,
           Ruhumuza bir gıda veriyordu...

                  Dikkatimizi artırmak için, yan yazı ile yazılan Kur´ân-ı Kerim'in
           150'inci sahifesine kadar 7, 8 adedler Tevafukatını muhafaza ederek 51
           defa gelmesi, Mektubun nihayetini asel (bal) ile bağlıyordu. Ne kadar
           garibdir  ki,  bu  rakamların  hem  yazılmaları  birdir,  hem  sırada
           Kardeşlikleri  birdir  ve  hem  de  sahifede  gösterdikleri  rakamla
           Tevafukları birdir.
   284   285   286   287   288   289   290   291   292   293   294