Page 336 - Risale-i Nur - Barla Lahikası
P. 336

338                                                                            YİRMİYEDİNCİ MEKTUBDAN

          fırsat, yedi-sekiz Mektubu yazmaya çalışıyorum. Arasıra benim yanıma
          gelen Galib dahi men'edildi. Yalnız bîçare Şamlı kaldı, o da her vakit
          gelemiyor.
                 Hem  bu  yılanları  yaralandırıp  bize  canavarcasına  saldırıyorlar.
          Her fırsattan sıkıntı vermeye çalışıyorlar. Zâten ben meb'uslardan hayır
          beklemiyordum.  Bunlara  iliştiler,  kaldırmadılar,  bütün  bütün  düşman
          ettiler. İşte maatteessüf bunlar dünyayı hatırıma getirdikleri için, Tulûat-
          ı Kalbiye tevakkuf ediyor. Başlarını yesin, bu ehl-i dünyanın dünyasını
          düşünmek  bana  zehir  oluyor.  Ben  dünyanıza  karışmıyorum,  buna
          mukabil  o  pis  dünyanızı  bana  düşündürmeyiniz,  dediğim  halde
          olamıyor. Ben de Cenab-ı Hakk'a niyaz ettim ki; bana kuvvetli bir sabır,

                                                                   للّٰ Kalbime bu
                                                          د
          bir  tecrid-i zihin  ihsan  etsin  ki,  düşünmeyeyim.   محْلا  ِ ِ ه

                                                            ْ َ ُ
          Esas geldi ki: "Bu Hizmet-i Kur´âniyede başa ne gelirse gelsin, hattâ her
          günde  birer  başım  olsa  da  kesilse,  yine  o  Hizmetin  Kudsiyetindeki
          Lezzet-i Ruhaniye  mukabil  geliyor ve  kâfidir"  diye  kemal-i  teslim  ile
          Kazaya  Rıza,  Kadere  Teslim  ve  Cenab-ı  Hakk'a  Tefviz-i  Umûr
          Düsturunu rehber ittihaz ettim.

                 Nuh'a yazdığım gibi size de diyorum ki: Eskide bir zât, haksız
          bir  mesleği  hak  zannederek,  ondan  aldığı  bir  Muhabbet  ile,  diri  iken
          derisinin  soyulduğuna  tahammül  ederek,  kahramanane  bir  tavır
          gösterdiği gibi, acaba Ayn-ı Hak ve Mahz-ı Hakikat ve bütün Envâr-ı
          Hakaikın    menba'    ve   madeni     olan   Hakikat-ı   Kur´âniyeye
          Hizmetimizdeki Kudsî Lezzet, bu mülhidlerin muvakkat, ehemmiyetsiz
          iz'açlarına  ve  Kalbimizde  açtıkları  yaralara  tiryak  ve  merhem  olamaz
          mı? Elbette olur ve olmuş ve oluyor.

                 Sâniyen:  Yemen  imamı  olan  Zeydîler  Seyyidi  hakkındaki
          sualiniz Hakikaten ehemmiyetli ve yümünlüdür. Fakat meymenetsiz bir
          zamana  rastgeldi.  Hem  zihnim  kapalı,  hem  hal  müsaid  değil,  hem  ve
          hem... Yalnız bu kadar var ki, meşhur "İmam-ı Zeyd" Sâdat-ı Azîmeden
          ve Eimme-i Âl-i Beyt'tendir. Ve müfrit şîaları reddeden ve


             ض ِ   فاو َّ َ    ت   م   ا   رل    نَا او  ْ َ ُ  ِ   ا   ذ   ه   ب    deyip  Hazret-i Ebu  Bekir ve Hazret-i Ömer'den
                      ْ ُ ُ
            ُ
          teberriyi kabul etmeyen ve o iki Halife-i Zîşanı hürmet edip kabul eden
          bir  zâttır.  Onun  etba'ları,  şîaların en mu'tedili ve en Sünnîsidir. Bunlar
                                                                             ِ
                                                                   للّٰ
                                                                      ا
          hem Ehl-i İnsaf ve hem çabuk Hakkı kabul eder bir taifedir.   ءا  ْ َ    ا   ن     ٓش

                                                                       َ ه
                                                                   ُ
          vehhabîlerin tahribatını tamire sebeb oldukları
   331   332   333   334   335   336   337   338   339   340   341