Page 72 - Hz. Musa (as)
P. 72

HZ. MUSA (AS)






                   Şüphesiz bu, Firavun'un ne kadar büyük bir sapkınlık içinde olduğunu
              ve akletmekten tamamen yoksun olduğunu göstermektedir. Firavun Hz.
              Musa (as)'ın kendisine tebliğ ettiği gerçeği, yani Allah'ın apaçık olan varlığını
              ve birliğini kavrayamıyordu. Kendi düşük aklınca Allah'ın yalnızca gökte ol-
              duğunu düşünüyordu ve kendince alaycı bir şekilde Hz. Musa (as)'ı yalanla-
              mış oluyordu. Oysa Allah zamandan ve mekandan münezzeh olandır.
              Firavun'u da, onun sahip olduğu tüm serveti de, tüm evreni ve içindekileri de
              yoktan yaratan Rabbimiz, her yeri kuşatmış olandır. Tarih boyunca Firavun
              zihniyetine sahip olan ve tavırlarını düzeltmeyen binlerce insan yaşamış, her
              biri de Allah'ın üstün gücü ve kudreti karşısında apaçık yenilgiye uğramışlar-
              dır. Firavun'un ailesinde olup da  gizlice iman eden mümin kişi de,
              Firavun'un bu tavrına karşı onlara açıkça Allah'ın ve ahiretin varlığını anlat-
              maya başladı. Onları azapla uyardı. Anlattığı hakikate inanmalarını ve ona
              tabi olmalarını istedi:
                   İman eden (adam) de di ki: "Ey Kav mim, siz ba na ta bi olun, ben si zi
                   doğ ru yo la ile tip-yö nel te yim. Ey kav mim, ger çek ten bu dün ya ha ya -
                   tı, yal nız ca bir me ta (kı sa sü re li bir ya rar lan ma)dır. Şüp he siz ahi -
                   ret, (asıl) ka rar kı lı nan yurt odur. Kim bir kö tü lük iş ler se, ken di
                   mis lin den baş ka sıy la ce za gör mez; kim de -er kek ol sun, di şi ol sun-
                   bir mü'min ola rak sa lih bir amel de bu lu nur sa, iş te on lar, için de he -
                   sap sız ola rak rı zık lan dı rıl mak üze re cen ne te gi rer ler. Ey kav mim,
                   ne olu yor ki ben si zi kur tu lu şa ça ğı rı yor ken, siz be ni ate şe ça ğı rı -
                   yor su nuz. Siz be ni Al lah'a (kar şı) in kâr et me ye ve hak kın da bil gim
                   ol ma yan şey le ri O'na şirk koş ma ya ça ğı rı yor su nuz. Ben ise si zi, üs -
                   tün ve güç lü olan, ba ğış la yan (Al lah')a ça ğı rı yo rum. İm ka nı yok;
                   ger çek ten si zin be ni ken di si ne ça ğır mak ta ol du ğu nuz şe yin, dün ya -
                   da da, ahi ret te de çağ rı da bu lun ma (yet ki si, gü cü, de ğe ri ve ba ğış la -
                   ma)sı yok tur. Şüp he siz, bi zim dö nü şü müz Al lah'adır. Öl çü yü ta şı -
                   ran lar, on lar ate şin hal kı dır lar. İş te si ze söy le dik le ri mi ya kın da ha -
                   tır la ya cak sı nız. Ben de işi mi Al lah'a bı ra kı yo rum. Şüp he siz Al lah,
                   kul la rı pek iyi gö ren dir. So nun da Al lah, on la rın kur duk la rı hi le li-
                   dü zen le ri nin kö tü lük le rin den onu ko ru du ve Fi ra vun'un çev re si ni
                   de aza bın en kö tü sü ku şa tı ver di. (Mü min Su re si, 38-45)
                   Firavun ve çevresi kendi içlerinden gelen bu salih müminin uyarılarına
              da kulak tıkadılar. Bunca delile rağmen inkarlarının ve zorbalıklarının kar-
              şılığı ise, tevbe edip tavırlarını değiştirmedikleri için azap olacaktı.



                                                70
   67   68   69   70   71   72   73   74   75   76   77