Page 55 - Deniz Altındaki Muhteşem Dünya
P. 55
Harun Yahya
(Adnan Oktar)
yıtlarında tek bir tane bile ara form bulunmamıştır. Ele geçen fosillerin oldukça büyük bir
kısmı günümüzde yaşayan canlılara aittir. Söz konusu durum, canlıların milyonlarca sene
önce de, bugünkü gibi olduklarını göstermiştir. Dolayısıyla, tıpkı genetik, moleküler biyo-
loji, zooloji, biyoloji, mikrobiyoloji ve diğer tüm bilim dallarının ortaya koyduğu gibi, pa-
leontoloji de canlıların hiçbir şekilde evrim geçirmediklerini ispatlamaktadır.
Evrim aldatmacasını gözler önüne seren bu önemli bilginin ardından, kara ve deniz
canlılarındaki kesin farklılıkların Darwinistlerin aldatıcı iddialarını nasıl geçersiz kıldığını
görelim.
Evrimi imkansız kılan, kara ve deniz canlıları arasındaki farkların belli başlı olanları-
nı şöyle sıralayabiliriz:
- Su ve hava ortamında vücudun oksijen ihtiyacının karşılanması, tamamen farklı
yapılar gerektirir: Bir canlının yaşaması için önemli olan sadece ortamdaki oksijenin varlı-
ğı değildir. Havadaki oksijen sudakinden fazladır. Ancak balıkların solunum fizyolojisi ha-
vadaki oksijeni almaya uygun değildir. Genelde solungaçlar suyun dışındaki ortamda bü-
zülür; ince ve esnek yapıları su altında yaşamaya uygundur. Karada yaşayan canlılar, sa-
hip oldukları akciğer sistemi ile ancak havayı soluyarak oksijen alırlar. Kara canlılarındaki
akciğer ise, üstün bir mühendislik harikası sergileyen mikroskobik hava keseciklerini içe-
rir. Bunlar akciğer içerisine maksimum miktarda oksjieni kana aktaracak fakat minimum
yer kaplayacak şekilde yerleştirilmişlerdir. Örneğin büyüklüğü bir insan elinden fazla ol-
mayan insan akciğerindeki hava keseciklerinin iç duvarlarının toplam yüzeyi, bir tenis kor-
tunun alanı kadardır. Balıklar ise suda erimiş halde bulunan oksijeni solungaçlarıyla alır-
lar. Soluma sistemleri karada yaşamaya kesin olarak uygun değildir. Suyun dışında birkaç
dakikadan fazla yaşayamazlar.
- Su ve hava ortamında, vücut ağırlığının taşınması için gerekli olan fizyolojik özel-
likler birbirinden çok farklıdır: Su, havadan daha yoğun ve daha ağırdır; bu nedenle için-
de hareket etmek belirli bir enerji gerektirir. Fakat suyun yoğunluğu yüzme imkanı oluş-
turarak denizde yaşayan canlılara bir avantaj sağlar. Yerçekimine karşı çok küçük çapta bir
mücadele gerekir ve bir balık tarafından kaslara ait tüm enerji ileri doğru hareket etmek
için kullanılır. Dolayısıyla denizlerde yaşayan canlılar kendi ağırlıklarını taşımak gibi bir
sorunla karşılaşmazlar. Ayrıca balıklardaki kemikler, canlının omurgasına bağlı olmadık-
ları için, ağırlık taşıma gibi bir işlev de üstlenemezler. Oysa karada yaşayan canlıların ke-
mikleri doğrudan omurgaya bağlıdır ve enerjilerinin %40'ını vücutlarını taşımak için kul-
lanırlar. Bu bakımdan iki farklı ortamın canlılarının, bulundukları ortamda yaşayabilecek-
leri farklı kas ve iskelet yapısına sahip olmaları gerekir.
- Su ve hava ortamında vücut sıcaklığının korunması için gereken metabolizmalar
birbirinden çok farklıdır: Su, havadan 25 kez daha iletkendir; dolayısıyla su ortamında ısı
kaybı hava ortamına oranla 25 kat daha hızlı olur. Belli bir miktardaki suyu ısıtmak için ge-
reken ısı miktarı, aynı hacimdeki havayı ısıtmak için gerekenden 1.000 kat daha fazladır. 38
Bu nedenle, soğukkanlı balıklar kendilerini çevreleyen suyun derecesiyle uyumlu yaşarlar
53