Page 86 - Risale-i Nur - İşaratü'l-İcaz
P. 86
88 İŞÂRÂT-İ’CAZ
aid Âyetleri okuyamadı isen, Sıfat-ı Kelâmdan gelen Kur'an-ı
Azîmüşşan'ın Âyetlerine bak ki; insanları Tefekküre davet eden bütün
Âyetleri şu Delil-ül İnayeyi tavsiye ediyorlar. Ve Nimetleri ve faideleri
sayan Âyetler dahi, delil-ül inaye denilen o yüksek Nizamın
semerelerinden bahsediyorlar. Ezcümle: Bahsinde bulunduğumuz şu
Âyet
ِ
ِ
َّٓ ۪ ۪۪۪
۪۪ َ۪لزنَاو ۪ ًۖ ءانب ۪ ۪ءآَّمسلاو اشارف ۪۪۪ ۪ضرَلاْا ۪۪۪ ۪مك َ ُ ۪۪۪ ۪ ل ُ َ۪لعج ۪ يذَّلا
۪۪
َ
َ
َ َ
َ َ َّ َ
َ ْ َ
َ ْ
ِ
ِ
ِ
ِ
۪ مُكل۪اقزر ۪۪۪ ۪ ۪ تارمَّثلا۪ َ ِ ۪۪ ۪ ۪ م ۪ ن ِ ۪۪ ۪ ۪ هب ۪جرخَاف ۪ ۪ ۪۪ ۪ ءآَّم ۪ءا ۪ َّٓمسلا۪نم
َ َ ْ َ
ْ َ
ْ
َ
َ
َ َ
َ َّ
Cümleleriyle, o Nizamın faidelerini ve Nimetlerini koparıp insanlara
veriyorlar.
Delil-i İhtiraî: Mezkûr Âyetin Sâni'in Vücud ve Vahdetine işaret
ِ
ِ
م
eden delillerinden biri de, ۪ ُكلب ۪ق۪ ۪ نم ۪۪ ۪ نيذَّلا َ ۪۪ ۪ و ۪ مُكقَلخ ۪۪ يذَّلَا Cümlesiyle
۪
َ
ْ َ َ
ْ
َ
ْ
ْ
işaret ettiği "delil-i ihtiraî"dir. Delil-i ihtiraînin hülâsası şöyle izah
edilebilir:
Cenab-ı Hak hususî Eserlerine menşe' ve kendisine lâyık
kemalâtına me'haz olmak üzere, her ferde ve her nev'e has ve müstakil
bir Vücud vermiştir. Ezel cihetine sonsuz olarak uzanıp giden hiçbir
nev' yoktur. Çünki bütün enva', imkândan Vücub Dairesine
çıkmamışlardır. Ve teselsülünde bâtıl olduğu meydandadır. Ve Âlemde
görünen şu tegayyür ve tebeddül ile bir kısım eşyanın hudûsu, yani yeni
Vücuda geldiği de göz ile görünüyor. Bir kısmının da hudûsu, zaruret-i
akliye ile sabittir. Demek hiçbir şeyin ezeliyeti cihetine gidilemez.
Ve keza ilm-ül hayvanat ve ilm-ün nebatatta isbat edildiği gibi,
enva'ın sayısı ikiyüz binden ziyadedir. Bu nev'ler için birer âdem ve
birer evvel-baba lâzımdır. Bu evvel-babaların ve âdemlerin Daire-i
Vücubda olmayıp ancak mümkinattan olduklarına nazaran, behemehal
vasıtasız Kudret-i İlahiyeden Vücuda geldikleri zarurîdir. Çünki bu
nevi'lerin teselsülü, yani sonsuz uzanıp gitmeleri bâtıldır. Ve bazı
nevi'lerin başka nevi'lerden husule gelmeleri tevehhümü de bâtıldır.
Çünki iki nevi'den doğan nev', alel'ekser ya akîmdir veya nesli inkıtaa
uğrar. Tenasül ile bir silsilenin başı olamaz.
Hülâsa: Beşeriyet ve sair hayvanatın teşkil ettikleri silsilelerin
mebdei en başta bir babada kesildiği gibi, en nihayeti de son bir oğulda
kesilip bitecektir.