Page 89 - Risale-i Nur - İşaratü'l-İcaz
P. 89
TEVHİD’İN İSBATI 91
hiçbir şey terketmemiştir. Bilhassa "Arz ve Semada Allah'tan başka
ilahlar olmuş olsa idiler, şu görünen İntizam fesada uğrardı"
ِ
ِ
ِ
manasında olanاتدسفَل ۪ ۪ ۪ للّا۪ ۪ َّلاا ۪ ۪ ةهلۤا آَّمهيف ۪۪ ۪ ناَك۪وَل ۪ Âyetinin tazam-
َ َ َ
ٌ
َ
ٰ
َ
ْ
َ
ُ
َ
mun ettiği ((Bürhan-üt Temanü')), Sâniin Vâhid ve müstakil
olduğuna kâfi bir delildir. Ve istiklaliyet, Uluhiyetin Zâtî bir hassası ve
zarurî bir lâzımı olduğuna Nurlu bir bürhandır.
Ey arkadaş! Bahsinde bulunduğumuz Âyetin evvelinde bulunan
ودبعُا Emri, İbn-i Abbas'ın Tefsirine nazaran, insanları Tevhide davet
ا
ُ ُ ْ
eden bir Emirdir. Ve aynı zamanda bu Âyet, heyet-i mecmuasıyla
Tevhide işaret eden pek latif ve güzel bir bürhanı tazammun etmiştir.
Şöyle ki:
Nev'-i beşer ile sair hayvanatın medar-ı maişetleri olan seme-
ratın tevlidi için, Arz ile Sema arasındaki muavenet ve münasebetleri
ve Âsâr-ı Âlemin birbirine müşabehetleri ve Etraf-ı Âlemin birbiriyle
kucaklaşmaları ve birbirinin elini tutup ihtiyaçlarını temin etmeleri ve
yekdiğerinin sualine cevab verip yardımına koşmaları ve tamamıyla bir
nokta-i vâhideye bakmaları ve bir Nazzam-ı Vâhidin mihveri üstünde
hareket etmeleri gibi halleri hâvi olan böyle garib bir makine, sahib ve
sâni'inin bir olduğunu kat'î bir şehadetle ilân etmekle, "Herbir şeyde,
Sâni'in Vahdetine delalet eden bir Âyet ve bir alâmet vardır" manasında
olan şu Beyitle tanin-endaz oluyorlar:
َّٓ
ِ
۪ دحاو۪ه َّ َ ُ ۪ ۪ َا ۪ ن ٰ۪ لع ۪ ُّ۪لدت ۪ةيۤا۪هَل۪ء َ شَ۪لُك ۪ ۪و ف ۪ ِ َ
ُ َ
ٌ
َ
ٌ َ ُ
ْ
Ey arkadaş! Sâni'-i Zülcelal, Vâhid ve Vâcib-ül Vücud olduğu
gibi, bütün Sıfât-ı Kemaliye ile de muttasıftır. Zira Âlemde ve
masnuatta bulunan Kemalât, tamamıyla Sâni'in Kemalinden Tecelli
eden gölgeden muktebestir. Öyle ise Sâni'de bulunan Cemal, Kemal,
Hüsün; umum Kâinatta bulunan umum Cemallerden, Kemallerden,
Hüsünlerden gayr-ı mütenahî derecelerle yüksektir. Zira İhsan, İn’am
edenin servetinden doğar ve servetine delildir. İcad, İcad edenin
Vücuduna delalet eder. Îcab, Mûcibin Vücuduna bürhandır. Verilen
Hüsün, verenin Hüsnüne delildir. Ve keza Sâni'-i Zülcelal, bütün
nevakıstan pâk ve münezzehtir. Çünki noksaniyet, maddiyatın
mahiyetlerindeki istidadın kılletinden ileri gelir. Halbuki Cenab-ı Hak
maddiyattan değildir. Ve keza Sâni'-i Kadîm-i Ezelî, Kâinatın ihtiva
ettiği eşyanın cismiyet, cihetiyet, tegayyür, temekkün