Page 90 - Risale-i Nur - İşaratü'l-İcaz
P. 90

92                                                                                                 İŞÂRÂT-ÜL İ’CAZ

          gibi istilzam ettikleri levazım ve evsaftan berî ve münezzehtir. Kur'an-ı
          Kerim  şu   iki  Hakikate  "Allah'a  misil  yapmayın!"  manasına  olan

                ۪ للّ ۪
           ادادنَا  ِ ِ ٰ  ۪۪او ۪ ُلعجتَ۪لف    Âyetiyle işaret etmiştir.
                            َ
                         َ
             َ ْ
                      َ ْ
                 D e l i l - i  İ m k â n î : Bu Âyetin, Sâni'in Vücuduna işaret
          eden delillerinden birisi de "delil-i imkânî"dir ki,
            ۪ ءا ۪ َّٓرقفْلا  ۪ ۪  ۪۪متنَا۪و۪ ِ نغْلا ۪ ۪ للّا ۪و   Âyetiyle   işaret   edilmiştir.   Bu   delilin
                                    َ ٰ
            َ َ ُ
                   ُ ُ ْ َ ُّ َ
                                ُ
          ُ
          hülâsası:  Kâinatın  ihtiva  ettiği  zerrelerden  herbirisinin  gerek  zâtında,
          gerek sıfâtında, gerek ahvalinde ve gerek Vücudunda gayr-ı mütenahî
          imkânlar, ihtimaller, müşkilâtlar, yollar, kanunlar varken; birdenbire o
          zerre, gayr-ı mütenahî yollardan muayyen bir yola sülûk eder. Ve gayr-
          ı mahdud hallerden, bir vaziyete girer. Ve gayr-ı ma'dud sıfatlardan bir
          sıfatla  vasıflanır  ve  doğru  bir  kanun  üzerine  mukadder  bir  maksada
          harekete başlar ve vazife olarak uhdesine verilen herhangi bir Hikmet
          ve bir maslahatı derhal intac eder ki, o Hikmet ve o maslahatın husule
          gelmesi,  ancak  o  zerrenin  o  çeşit  hareketiyle  olabilir.  Acaba  o  kadar
          yollar ve ihtimaller arasında o zerrenin macerası, lisan-ı haliyle, Sâni'in
          Kasıd ve Hikmetine delalet etmez mi?

                 İşte herbir zerre, -müstakillen- kendi başıyla Sâni'in Vücuduna
          delalet  ettiği  gibi,  küçük-büyük  herhangi  bir  teşekküle  girerse  veya
          hangi bir mürekkebe cüz' olursa, girdiği ve cüz' olduğu o makamlarda
          kazandığı nisbete göre Sâni'ine olan delaletini muhafaza eder.

                 Bu  Âyetin  mâkabliyle  cihet-i irtibatına  gelince :

                 Vakta ki Kur'an-ı Kerim: Birincisi, müttaki Mü’minler; ikincisi,
          inadlı kâfirler; üçüncüsü, iki yüzlü münafıklar olmak üzere insanları üç
          kısma  ayırdı  ve  aralarında taksimat ve teşkilât yaptı. Ve herbir kısmın

          Sıfâtını  ve  akibetini  beyan  etti.  Sonra اودبعا۪سانلا ۪ ايَّا  ۪ َّٓاي ۪  Âyetiyle
                                                            َّ
                                                                    َ
                                                   ُ ُ ْ
                                                                َ ُّ
                                                         ُ
          her üç kısma tevcih-i  hitab ederek onları  İbadete Emir ve Davet  etti.
          Demek  bu  Âyetin  evvelki  Âyetlere  terettübü  ve  onları  takib  etmesi;
          hane ve binanın mühendisin  krokisine, amelin  ilme, Kaza'nın  Kadere
          terettübü  ve  birbirini  takib  etmeleri  gibidir.  Evet  evvelki  Âyetlerde
          yapılan teşkilât ve taksimat, kroki ve plândan sonra bu Âyette, İbadet
          binasının  yapılmasına  emredilmiştir.  Ve  o  Âyetlerde  verilen  bilgi  ve
          malûmattan  sonra,  bu  Âyette  Amel  ve  İbadete  emredilmiştir.  Ve
          onlarda yazılan
   85   86   87   88   89   90   91   92   93   94   95