Page 127 - Gözdeki Mucize
P. 127
Adnan Oktar (Harun Yahya)
Görmenin Hayranlık Uyandıran Kimyası
Michael Behe, Darwin's Black Box adlı kitabında, canlı hücresi
yapısının ve tüm diğer biyokimyasal sistemlerin Darwin ve çağdaş-
ları için bilinmeyen bir "kara kutu" olduğunu vurgular. Darwin, bu
kara kutuların çok basit yapılara sahip olduklarını ve rastlantılarla
oluşabileceklerini varsaymıştır. Oysa modern biyokimya, bu kara
kutuları açmıştır ve canlılığın indirgenemez kompleks yapısını göz-
ler önüne sermiştir. Behe, Darwin'in gözün oluşumu hakkındaki
yorumlarının da, 19. yüzyılın söz konusu ilkel bilim düzeyi nede-
niyle bazılarına "ikna edici" göründüğünü belirtmektedir:
Darwin dünyanın büyük bir kısmını modern gözün basit bir yapıdan
yavaş yavaş meydana geldiğine ikna etmiş görünüyordu, ama görme
olayının başlama noktasının nereden geldiğini açıklamayı denememişti
bile. Aksine Darwin, bu basit ışığa hassas noktanın yani gözün kökeni
sorusunu bilerek göz ardı etmişti... Bu soruyu göz ardı etmek için de
mükemmel bir bahanesi vardı: Bu tamamen on dokuzuncu yüzyıl bili-
mini aşmaktaydı. Gözün nasıl çalıştığı -yani, ışık fotonları retinaya ilk
düştüğünde neler olduğu- o dönemde açıklanamazdı. 33
Peki Darwin'in basit bir yapı olarak görüp geçiştirdiği bu sis-
tem gerçekte nasıl çalışır? Gözün retina takabasındaki hücreler,
üzerlerine gelen ışık parçacıklarını nasıl algılarlar?
Sorunun cevabı oldukça kompleks bir işlemler zinciridir..
Fotonlar retinadaki hücrelere çarptıklarında, adeta birbiri ardına
ustaca dizilmiş domino taşlarını harekete geçirirler. Bu domino taş-
larının ilki, "11-cis-retinal" ismi verilen ve fotonlardan etkilenen bir
moleküldür. Kendisine foton isabet ettiği anda 11-cis-retinal mole-
külü şekil değiştirir. Bu şekil değişikliği, 11-cis-retinal'e bağlı olan
"rodopsin" adlı proteinin de şeklini değiştirir. Rodopsin, bu sayede,
daha önce hücre içinde yer alan ama şeklinin uyumsuzluğu nede-
niyle etkileşim içine giremediği "transdusin" adlı bir başka proteinle
birleşebilecek hale gelir.
125