Page 231 - Risale-i Nur - Lem'alar
P. 231

234                                                                                                                           LEM’ALAR


           ve kuvvetli bir Rica ve parlak bir Ziya gördüm. Ve ihtiyarlığıma memnun
           oldum  ve  gençliğin  gitmesinden  mesrur  oldum.  Siz  de  ağlamayınız  ve
           şükrediniz.  Madem  İman var  ve Hakikat  böyledir;  ehl-i gaflet ağlasın,
           ehl-i dalalet ağlasın.

                  DOKUZUNCU RİCA: Harb-i Umumî'de esaretle, Rusya'nın şark-ı
           şimalîsinden,  çok  uzak  olan  Kosturma  vilayetinde  bulunuyordum.  Orada
           Tatarların  küçük  bir  Câmisi,  meşhur  Volga  Nehri'nin  kenarında  bulunu-
           yordu. Oradaki arkadaşlarım olan esir zabitler içinde sıkılıyordum. Yalnızlık
           istedim;  dışarıda  izinsiz  gezemiyordum.  Tatar  mahallesi,  kefaletle  beni  o
           Volga  Nehri'nin  kenarındaki  küçük  Câmiye  aldılar.  Ben  yalnız  olarak
           Câmide  yatıyordum.  Bahar  da  yakın.  O  şimal  kıt'asının  pek  çok  uzun
           gecelerinde  çok  uyanık  kalıyordum.  O  karanlık  gecelerde  ve  karanlıklı
           gurbette, Volga Nehri'nin hazîn şırıltıları ve yağmurun rikkatli şıpıltıları ve
           rüzgârın firkatli esmesi, beni derin gaflet uykusundan muvakkaten uyandırdı.
           Gerçi  daha  kendimi  ihtiyar  bilmiyordum..  fakat  Harb-i  Umumî'yi  gören

           ihtiyardır.  Güya  اًبي ۪ ش      نادْل   ىوْلا لعجي اًم  وي     Sırrına  mazhar olarak,  öyle
                                 َ َ
                                                  ْ َ
                                          ُ َ ْ َ
           günlerdir ki; çocukları ihtiyarlandırdığı cihetle, kırk yaşında iken, kendimi
           seksen yaşında bir vaziyette buldum. O karanlıklı uzun gece ve hazîn gurbet
           ve hazîn vaziyet içinde hayattan ve vatandan bir me'yusiyet geldi. Aczime,
           yalnızlığıma baktım, ümidim kesildi. O halette iken Kur'an-ı Hakîm'den im-

           dad geldi; dilim   لي۪ك  وْلا    مع   َ  ى   نو    للّا   انب   سح dedi, Kalbim de ağlayarak dedi:
                           ُ
                              َ
                                                َ
                                            َ
                                               ْ ُ
                                       ُ ٰ َ ْ




           Ruhum dahi vatanımdaki eski dostları düşünüp o gurbette vefatımı tahayyül
           ederek, Niyazi-i Mısrî gibi dedim:

                  Dünya gamından geçip, yokluğa kanat açıp,
                  Şevk ile her dem uçup, çağırırım dost, dost!

           diye, dostları arıyordu. Her ne ise.. O hüzünlü, rikkatli, firkatli uzun gurbet
           gecesinde,  Dergâh-ı  İlahîde  za'f  ve  aczim  o  kadar  büyük  bir  Şefaatçı  ve
           Vesile oldu ki, şimdi de hayretteyim. Çünki birkaç gün sonra, gayet hilaf-ı
           me'mul  bir  surette,  yayan  gidilse  bir  senelik  mesafede,  tek  başımla  rusça
           bilmediğim    halde    firar    ettim.    Za'f    ve    aczime    binaen    gelen
   226   227   228   229   230   231   232   233   234   235   236