Page 232 - Risale-i Nur - Lem'alar
P. 232

YİRMİALTINCI  LEM’A                                                                                                    235


          İnayet-i İlahiye ile hârika bir surette kurtuldum. Tâ Varşova ve Avusturya'ya
          uğrayarak  İstanbul'a kadar  geldim  ki, bu  surette kolaylıkla kurtulmak pek
          Hârika  olmuştu.  Rusça  bilen  en  cesur  ve  en  kurnaz  adamların  muvaffak
          olamadıkları, çok teshilât ve çok kolaylıkla, o uzun firarî seyahatı bitirdim.
          Fakat o Volga Nehri kenarındaki Câmideki mezkûr gecenin vaziyeti bana bu
          kararı verdirmiş ki; bâkiye-i ömrümü  mağaralarda geçireceğim. Bu  insan-
          ların  hayat-ı  içtimaiyesine  karışmak  artık  yeter.  Madem  sonunda  yalnız
          kabre  gideceğim;  yalnızlığa  alışmak  için,  şimdiden  yalnızlığı  ihtiyar
          edeceğim, demiştim. Fakat maatteessüf, İstanbul'daki ciddî ve çok ahbab ve
          İstanbul'un şaşaalı hayat-ı dünyeviyesi, hususan haddimden çok fazla bana
          teveccüh eden şan ü şeref gibi neticesiz şeyler, o kararımı muvakkaten bana
          unutturdular. Güya o gurbet gecesi, hayatımın gözünde nurlu siyahlıktı.
          Ve İstanbul'un beyaz şaşaalı gündüzü, o hayat gözümün nursuz beyazı idi ki,
          ileriyi göremedi, yine yattı.. tâ iki sene sonra Gavs-ı Geylanî Fütuh-ul Gayb
          Kitabıyla tekrar gözümü açtırdı.

                 İşte  ey  ihtiyar  ve  ihtiyareler!  Biliniz  ki;  ihtiyarlıktaki  za'f  ve  acz,
          Rahmet  ve  İnayet-i  İlahiyenin  celbine  vesiledir.  Ben  kendi  şahsımda  çok
          hâdiselerle müşahede ettiğim gibi, zeminin yüzündeki Rahmetin cilvesi de
          gayet zahir bir tarzda bu Hakikatı gösteriyor. Çünki hayvanatın en âciz ve en
          zaîfi, yavrulardır. Halbuki Rahmetin en şirin ve en güzel cilvesine mazhar,
          yine onlardır.  Bir ağacın başındaki yuvada bir  yavrunun  aczi; annesini  en
          muti' bir nefer gibi -Rahmetin Cilvesi- istihdam ediyor. Etrafı gezer, Rızkını
          getirir.  Ne  vakit  o  yavru  kanatlarının  kuvvetlenmesiyle  aczini  unutsa,
          vâlidesi ona "Sen git Rızkını ara" der, daha onu dinlemez.

                 İşte bu Sırr-ı Rahmet, yavruların hakkında cereyan ettiği gibi, za'f ve
          acz noktasında yavrular hükmüne geçen ihtiyarlar hakkında da câridir. Bana
          kanaat-ı  kat'iyye  verecek  derecede  tecrübeler  vardır  ki;  nasıl  çocukların
          aczlerine  binaen  Rahmet  tarafından  Rızıkları  hârika  bir  surette  memeler
          musluklarından gönderiliyor ve akıttırılıyor.. öyle de; masumiyet kesbeden
          İmanlı  ihtiyarların  Rızıkları  da,  Bereket  suretinde  gönderiliyor.  Hem  bir
          hanenin  Bereket  direği,  o  hanedeki  ihtiyarlar  olduğu;  hem  bir  haneyi
          belalardan  muhafaza  edici,  içindeki  beli  bükülmüş  masum  ihtiyarlar  ve
          ihtiyareler    bulunduğu    (Haşiye)     Hadîs - i  Şerifin      bir    parçası    olan


           ا
            ب
             ص    ء    ا    ٰلَب   ْلا  مُكيَلع    ب   صَل عكرلا خويُّشلا ل    و   َل   و  yani: Beli
                                    َ
                                                َ
                   َ ُ َ ً
                      ُ ْ
                                                    َ ْ
                                         ُ ُ
            ّ                 َ َ  ُ ُ ُّ
                 ------------------
                                                     ى
             (Haşiye): Hadîsin tamamı:   عضرلا      نا   يب   صلاو ع   ُّ َت   رلا مئاهبْلا    َلوَلو ilâ âhir... -ev kema
                                       ُ
                                ُ َ ُّ
                                                             ْ َ
                                                    ُ َ َ
                                           ُّ َ ْ
                                              َ ُ
          kal-
   227   228   229   230   231   232   233   234   235   236   237