Page 237 - Risale-i Nur - Lem'alar
P. 237
240 LEM’ALAR
daha büyük olur. Sinek tavuktan san'atça ileri geçmezse de, geri de kalmaz.
Öyle ise büyük küçük tefrik edilmeyecek. Ya bütünü esbab-ı maddiyeye
taksim edilecek veyahud bütünü birden birtek zâta verilecektir. Birinci şık
muhal olduğu gibi, bu şık Vâcibdir, Zarurîdir. Çünki bir tek Zâta, yani bir
Kadîr-i Ezelî'ye verilse; madem bütün mevcudatın İntizamat ve Hikmet-
leriyle Vücudu kat'î tahakkuk eden İlmi, herşeyi ihata ediyor.. ve madem
İlminde herşeyin mikdarı taayyün ediyor.. ve madem bilmüşahede her vakit
hiçten, nihayetsiz sühuletle, nihayetsiz san'atlı masnular Vücuda geliyor.. ve
madem o Kadîr-i Alîm'in bir kibrit çakar gibi Emr-i نوُك يف نُك ile hangi şey
ُ
َ َ ْ
olursa olsun İcad edebildiğini, hadsiz kuvvetli deliller ile, çok Risalelerde
beyan ettiğimiz ve hususan Yirminci Mektub ve Yirmiüçüncü Lem'anın
âhirinde isbat edildiği gibi, hadsiz bir Kudreti var; elbette bilmüşahede
görülen hârikulâde sühulet ve kolaylık, o İhata-i İlmiyeden ve Azamet-i
Kudretten geliyor. Meselâ nasılki göze görülmeyen eczalı bir mürekkeple
yazılan bir Kitaba, o yazıyı göstermeye mahsus bir ecza sürülse; o koca
Kitab, birden herbir göze Vücudunu gösterip kendini okutturur. Aynen öyle
de; o Kadîr-i Ezelî'nin İlm-i Muhitinde, herşeyin suret-i mahsusası bir
ن
mikdar-ı muayyen ile taayyün ediyor. O Kadîr-i Mutlak Emr-i وُكيف نُك ile,
ْ َ َ
ُ
o hadsiz Kudretiyle ve nafiz İradesiyle, o yazıya sürülen ecza gibi, gayet
kolay ve sühuletle Kudretin bir cilvesi olan Kuvvetini o Mahiyet-i İlmiyeye
sürer, o şeye vücud-u haricî verir; göze gösterir, Nukuş-u Hikmetini
okutturur. Eğer bütün eşya birden O Kadîr-i Ezelî'ye ve Alîm-i Külli Şey'e
verilmezse; o vakit sinek gibi en küçük bir şeyin Vücudunu, dünyanın ekser
nevilerinden hususî bir mizan ile toplamak lâzım gelmekle beraber, o küçük
sineğin Vücudunda çalışan zerreler o sineğin Sırr-ı Hilkatini ve Kemal-i
San'atını bütün dekaikiyle bilmekle olabilir. Çünki esbab-ı tabiiye ile esbab-ı
maddiye, bilbedahe ve umum Ehl-i Aklın ittifakıyla, hiçten icad edemez.
Öyle ise, her halde onlar icad etse, elbette toplayacak. Madem toplayacak,
hangi zîhayat olursa olsun, ekser anasır ve enva'ından nümuneler, içinde
vardır. Âdeta Kâinatın bir hülâsası, bir çekirdeği hükmündedir. Elbette o
halde bir çekirdeği bütün bir ağaçtan, bir zîhayatı bütün rûy-i zeminden ince
elekle eleyip ve en hassas bir Mizan ile ölçüp toplattırmak lâzım geliyor. Ve
madem esbab-ı tabiiye cahildir.. camiddir.. bir ilmi yoktur ki bir plân, bir
fihriste, bir model, bir proğram takdir etsin, ona göre manevî kalıba gelen
zerratı eritip döksün; tâ dağılmasın, İntizamını bozmasın.