Page 239 - Risale-i Nur - Lem'alar
P. 239
242 LEM’ALAR
nasılki bir nefer, askerlik vesikasıyla padişaha intisab noktasında yüzbin defa
kendi kuvvetinden fazla, bir şahı esir etmek gibi eserlere mazhar olur.. Öyle
de herşey, O Kudret-i Ezeliyeye İntisabıyla, yüzbin defa esbab-ı tabiiyenin
fevkinde Mu'cizat-ı San'ata mazhar olabilir.
Elhasıl; herşeyin nihayet derecede hem san'atlı, hem sühuletli Vücu-
du gösteriyor ki, muhit bir İlim Sahibi olan bir Kadîr-i Ezelî'nin Eseridir.
Yoksa yüzbin muhal içinde, değil Vücuda gelmek, belki imkân dairesinden
çıkıp, imtina' dairesine girecek.. ve mümkün suretinden çıkıp, mümteni'
mahiyetine girecek.. ve hiçbir şey Vücuda gelmeyecek, belki de Vücuda
gelmesi muhal olacaktır.
İşte bu gayet ince ve gayet kuvvetli ve gayet derin ve gayet zahir bir
Bürhan ile şeytanın muvakkat bir şakirdi ve ehl-i dalaletin ve ehl-i felsefenin
ى ى
bir vekili olan nefsim sustu. Ve دمحْلا , tam İmana geldi. Ve dedi ki: Evet
للّ
ٰ
ْ َ
bana öyle bir Hâlık ve Rab lâzım ki, en küçük Hatırat-ı Kalbimi ve en hafî
Niyazımı bilecek.. ve en gizli İhtiyac-ı Ruhumu yerine getirdiği gibi, bana
Saadet-i Ebediyeyi vermek için, koca dünyayı Âhirete tebdil edecek ve bu
dünyayı kaldırıp Âhireti yerine kuracak.. hem sineği halkettiği gibi Semavatı
da İcad edecek.. hem Güneş'i Semanın yüzüne bir göz olarak çaktığı gibi bir
zerreyi de gözbebeğimde yerleştirecek bir Kudrete mâlik olsun. Yoksa sineği
halkedemeyen, Hatırat-ı Kalbime müdahale edemez, Niyaz-ı Ruhumu işite-
mez.. Semavatı halketmeyen, Saadet-i Ebediyeyi bana veremez. Öyle ise
benim Rabbim Odur ki; hem Hatırat-ı Kalbimi ıslah eder, hem cevv-i havayı
bulutlarla bir saatte doldurup boşalttığı gibi, dünyayı Âhirete tebdil edip,
Cennet'i yapıp, kapısını bana açar; "Haydi gir" der.
İşte ey nefsim gibi bedbahtlık neticesinde bir kısım ömrünü nursuz
felsefî ve ecneb i fünununa sarfeden ihtiyar kardeşlerim! Kur'anın Lisanın-
ى
ا ى
daki mütemadiyen َلا هلا Ferman-ı Kudsîsinden ne kadar kuvvetli ve ne
ه
و
َل
ٰ
َ
َ ُ
kadar Hakikatlı ve hiçbir cihette sarsılmaz ve zedelenmez ve tegayyür etmez
Kudsî bir Rükn-ü İmanîyi anlayınız ki, nasıl bütün manevî zulümatı dağıtır
ve manevî yaraları tedavi eder.
Bu uzun macerayı, ihtiyarlığımın Rica kapıları içinde derci, âdeta
ihtiyarımla olmadı. İstemiyordum, belki usandıracak diye çekiniyordum.
Fakat, bana yazdırıldı diyebilirim. (Her ne ise, sadede dönüyorum.) Saç ve
sakalımdaki beyaz kılların ve bir vefadarın sadakatsızlığı neticesinde o şaşa-
alı ve zahiren tatlı ve süslü İstanbul'un hayat-ı dünyeviyesinin ezvakından
bana bir nefret geldi. Nefs, meftun olduğu ezvakın yerinde manevî ezvak
aradı. Bu ehl-i gafletin nazarında soğuk ve ağır ve nâhoş görünen ihtiyarlık-
فَلِ
د
ta, bir Teselli, bir Nur istedi. حْلا ى ى ٰ َ
م
َ ْ ُ