Page 241 - Risale-i Nur - Lem'alar
P. 241
244 LEM’ALAR
diye; o işkenceli esareti, o kimsesizliği, o gurbeti, o ihtiyarlığı unuttum. O
Mektubdan evvel İman-ı bil'Âhirete dair tab'ettirdiğim Onuncu Söz'ün bir
Nüshası eline geçmişti. Güya o Risale ona bir Tiryak idi ki; altı yedi sene
zarfında aldığı bütün manevî yaralarını tedavi etti. Gayet kuvvetli ve parlak
bir İman ile ecelini bekliyor gibi bana o Mektubu yazmış. Bir iki ay sonra
Abdurrahman vasıtasıyla yine mes'udane bir hayat-ı dünyeviye geçirmek
tasavvurunda iken "vâ-hasretâ" birden onun vefat haberini aldım. Bu haber o
derece beni sarstı ki, beş senedir daha o tesir altındayım. O vakit bulun-
duğum işkenceli esaret ve yalnızlık ve gurbet ve ihtiyarlık ve hastalığım; on
derece onların fevkinde bana bir firkat, bir rikkat, bir hüzün verdi. Benim
merhume vâlidemin vefatıyla hususî dünyamın yarısı, onun vefatıyla vefat
etmiş diyordum. Abdurrahman'ın vefatıyla da, bâki kalan öteki yarı dünyam
da vefat etti gördüm. Dünyadan bütün bütün alâkam kesildi. Çünki o
dünyada kalsaydı; hem dünyadaki Vazife-i Uhreviyemin kuvvetli bir medarı
ve benden sonra tam yerime geçecek bir Hayr-ül Halef ve hem de bu
dünyada en fedakâr bir Medar-ı Teselli, bir arkadaşım olabilirdi.. ve en zeki
bir Talebem, bir Muhatab ve Risale-i Nur Eczalarının en emin bir Sahibi ve
Muhafızı olurdu. Evet İnsaniyet itibariyle böyle bir zayiat, benim gibi
İnsanlara çok hirkatlidir, yandırıyor. Gerçi zahiren tahammüle çalışıyordum,
fakat Ruhumda şiddetli fırtına vardı. Eğer arasıra Kur'anın Nurundan gelen
teselli teskin etmeseydi, benim için dayanmak mümkün olamayacaktı. O
zaman Barla derelerine, dağlarına yalnız gidip geziyordum. Hâlî yerlerde
oturup o teessürat-ı hazîne içinde, eski zamanda Abdurrahman gibi Sadık
Talebelerimle geçirdiğim mes'udane hayat levhaları sinema gibi hayalimden
geçtikçe, ihtiyarlık ve gurbetin verdiği sür'at-i teessür mukavemetimi kırıyor-
ى
ٍ
و
du. Birden عجر ُ َ ْ يَل ه ت ى ى او م ْك حْلا ُ ُ هجو َل ى ا كلا ه ء َ شَ ُّلُك Âyet-i
هَل ه
ن
ُ َ
َ
ُ ُ
َ ْ َ
َ ْ
ْ
ب اي!
ى
ا
ق
Kudsiyenin Sırrı inkişaf etti.Bana ى قابْل ا ت ن ْ َ َا ق اب ى اي! بْلا تنَا ى قا َ َ
َ ْ
َ
َ َ
َ
dedirtti ve Onunla hakikî teselli verdi. Evet ben o hâlî derede, o hazîn
halette, bu Âyet-i Kudsiyenin Sırrıyla, Mirkat-üs Sünne Risalesinde işaret
edildiği gibi, kendimi üç büyük cenaze başında gördüm:
Biri: Ellibeş yaşıma kadar, ellibeş ölmüş ve hayat-ı ömrümde defne-
dilmiş Saidlerin kabri üstünde, bir mezar taşı olarak kendimi gördüm.
İkinci cenaze: Zaman-ı Âdem'den (A.S.) beri, benim hemcinsim ve
nev'im vefat edip mazi kabrinde defnedilmiş olan o büyük cenazenin başında
mezar taşı hükmünde olan bu asrın yüzünde gezer, karınca gibi küçük bir
zîhayat suretinde kendimi gördüm.